20 Temmuz 2008 Pazar

SOLCULUĞUMUZU, DEMOKRATLIĞIMIZI ÇALDILAR

YETMEDİ BİZE DARBECİ HATTA VATAN HAİNİ DİYORLAR

Bizler demokrasiyi, insan haklarını, adaleti, ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzeni savunuyoruz. Demokratik laik cumhuriyet ve hukuk devletinden yanayız. İlerici ve devrimciyiz. Ülkemizin, dünyamızın bütün insanlığın daha güzel, daha yaşanabilir, daha hakça, daha adil olmasını istiyoruz. Kimsenin kimseye kul olmamasını, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğünü savunuyoruz. İnsanların özellikle din ve inanç gibi kutsal duyguları kullanılarak ve yalanlarla kandırılarak, her türlü çıkar sağlanmasına karşıyız.

Kadın ve erkek eşitliğinden yanayız. Irk, din, dil, inanç her türlü ayrımcılığa karşıyız. Bütün insanları eşit doğduğuna, yetişirken de herkesin eğitim, sağlık ve tüm haklardan eşit olarak yararlanması gerektiğini savunuyoruz. Zengin, fakir ayrımı olmasın, gelir uçurumu olmasın, aç, işsiz, evine ekmek götüremeyen kimse olmasın diyoruz.

Ancak yine biliyoruz ki; dünyada hakları devamlı çatışan iki gurup vardır. Büyük toprak, fabrika, para sahipleri, üretim araçlarını elinde bulunduranlar yani sermaye sahipleri ile işçi ve emekçiler. İşçi ve emekçiler sermayeye karşı ancak ve ancak örgütlü mücadele verilebilir. Bu nedenle, İşçiler, emekçiler, küçük toprak sahipleri, küçük esnaf ve sanatkarların örgütlü olmaları gerekir. Ve bu güçler ülke ve kendi çıkarları için birlik ve dayanışma içinde olmalı, sömürüye karşı ortak mücadele etmelidirler. Hatta küresel uluslararası büyük sermayeye, küresel sömürüye karşı ulusal sermayenin de örgütlü olması ve işçi ve emekçilere bu konuda dayanışmaya destek vermesi gerekir.

Bu güçlerin sendikalarda, meslek odalarında, sivil toplum örgütlerinde örgütlü olması hatta ortak mücadele vermesi de yeterli olmaz. Siyasi partilerin yönetim kademelerin de temsilcilerinin olması o partilerin belirlediği politikalarda söz ve karar sahibi olmalıdırlar. Hatta işçi, emekçiden yana iktidarı hedefleyen sol, sosyalist partileri olmalıdır.

Bütün bunları gerçekleştirebilmek için işçi ve emekçiler ancak ve ancak kendi gücüne inanır, güvenir. Bilir ki kurtuluşu kurtarıcıda değil, kurtuluş bütün işçi ve emekçilerin her şeye can veren üretim, emek gücünü birlik dayanışma içinde kullanması ortak hareket etmesindedir.

Darbelere karşıyız. Çünkü biliriz ki ne zaman darbe yapılsa, işçi, emekçi, aydın, ilerici, devrimci hapislere atılmış, işkencelerden geçirilmiş, yıllarca cezaevlerinde kalmış, sendikaları, partileri kapatılmış bütün hakları elinden alınmış, susturulmuş, sömürü daha da artmıştır.

Çözüm asker veya sivil kurtarıcıda değildir. Kurtuluş işçi ve emekçilerin örgütlü olmasında ortak mücadele etmesinde, miting, gösteri, boykot, direniş, genel grev dahil her türlü demokratik haklarını kullanarak ve kendi haklarını savunan partilerde örgütlenip seçimlere o partilere oy verilmesini sağlayarak iktidara gelmektir.

Ama bütün bunları yıllardır savunan bizlere şimdi darbeci hatta vatan haini diyorlar. Ve ellerindeki her türlü olanağı, sermaye ve iktidar gücünü kullanarak yazdıkları gazeteleri bedava dağıtıyorlar, ellerindeki sayısız TV kanallarında durmadan bize sövüyorlar.

Bunlar gerçekte sınıf bilincinden yoksun, bir zamanlar askeri darbe ile sosyalizmin geleceğine inanan, uzun soluklu örgütlü mücadeleye inanmamış, işçi sınıfına, emekçilere güvenmemiş hayalci küçük burjuva solcularıdır.

Şimdi bize günün her dakikasında darbeci diyenler, 1980 askeri darbesinden ve değişen yeni dünya düzeninden sonra bu düzene çabucak ayak uydurup köşeyi dönmüş kişilerdir. Eskiden savundukları fikir ve düşüncelerin, yaptıklarının yanlış olduğunu görmüş anlamışlardır. Öz eleştiri yapacaklarına Sol ve sosyalizm için doğruyu söyleyip, doğruyu yapanlara saygı duyacaklarına kin gütmeye başlamışlardır. Bu bir nedeni de yeni sınıflarına hizmet etmek içindir. Yıllardır dik duran, zamanında onların küçük burjuva politikalarına karşı çıkmış gerçek solcu ve devrimcilere hınçla, öfke ile her gün, her dakika saldırmakta, iftira atmaktadırlar.

Egemen güçler el ovuşturarak, sözde aydın ve liberaller bu kişilere para, gazete, TV her türlü destek ve olanağı sağlıyor. ABD, AB yanlısı işbirlikçi politikasını sürdürüyor.

Kendilerine, aydın, demokrat, liberal solcu diyen bu kişiler ABD, AB ülkeleri ve AKP iktidarı tarafından el üstünde tutuluyor.

Ama; Irak’ da, Afganistan’da milyonlarca Müslüman çoluk, çocuk, kadın erkek öldürülürken, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler resmen işgal etmişken ve başta petrol olmak üzere bütün kaynaklarına el koymuşken hiç seslerini çıkarmıyorlar.

İşçileri her fırsatta güvenlik güçlerinin acımasızca coplamasına, tazyikli su ve biber gazı sıkmasına seslerini çıkarmıyorlar.

Aydın, sanatçı, işçi, gazeteci, asker hatta iş adamı toplumun saygın kişilerinin bir gece ansızın evlerini basarak göz altına alınmasına, bir yılı aşkın süredir hakkındaki suçlama bile bilmeden hapiste tutulmasına, cezaevine sağlam girip ölüm halinde çıkmasına hiç ses çıkarmıyorlar.

Peki neden?

Çünkü biz sermayeden değil, işçi emekçiden yanayız.
Çünkü biz küresel sömürüye, AB nin her dediğinin yapılmasına, 85 yıllık cumhuriyete yaşıt dev sanayi tesislerinin yabancı sermaye ve onların yerli ortaklarına satılmasına, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımızın nehirler, barajların yabancılara peşkeş çekilmesine, Ortadoğu ve Avrasya da ABD ve işbirlikçilerinin emperyalist politikalarına, Her türlü sömürüye, adaletsizlik ve hukuksuzluğa, iyi niyetli, kalbinde hiçbir art niyet olmayan dindar, inançlı insanları din gibi kutsal değerleri kullanarak kandırılmasına karşıyız.

Biz, demokratik laik cumhuriyete, Atatürk devrimlerine sahip çıkıyoruz.

Bundan büyük suç olur mu? İbrahim BAYTAK - 20.07.2008

16 Temmuz 2008 Çarşamba

SİYASİ PARTİLER KAPATILMASIN !!!!

“AKP kapatılmasın” hatta bazıları “kimseye siyasi yasak konulmasın” diyorlar.
Kusura bakmasınlar ben bunu diyenlerin samimiyetlerine inanmıyorum.

Avrupa ülkelerinin bir çoğunun anayasalarında da parti kapatma hükümleri var ama o ülkelerde siyasi partiler kapatılmıyor?

NEDEN?

Avrupa ülkelerinde ve demokrasinin, hukuk devletinin tam olarak yerleştiği olan ülkelerde :

- Siyasi partiler yasası demokratiktir.

- Siyasi partilerde lider egemenliği yoktur.

- Kimin milletvekili olacağına lider değil parti üyeleri demokratik yollarla karar verir.

- Milletvekilleri, liderine değil seçmenine karşı sorumludur.

- Liderine değil seçmenine hesap verir.

- Milletvekilli veya belediye başkan adayları “İTHAL” değil o kentte yaşayan, bildik kişilerdir.

- Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye başkanı, meclis üyeleri, bürokratlar yani asker, sivil tüm devlet resmi görevlilerinin hiç birinin, “ZİMMET, İRTİKAP, RÜŞVET, HIRSIZLIK, DOLANDIRICILIK, SAHTECİLİK, İNANCI KÖTÜYE KULLANMA,YALAN YERE TANIKLIK, YALAN YERE YEMİN, HİLELİ İFLAS SUÇLARI, IRZA GEÇME, SARKINTILIK, KIZ, KADIN VE ERKEK KAÇIRMAK, FUHŞA TAHRİK” gibi YÜZ KIZARTICI bir suçtan “DOKUNULMAZLIĞI” yoktur.

- Bu ülkelerde hiçbir partinin; demokratik, laik, cumhuriyet ve hukuk devleti yerine, Dini esaslara dayanan bir devlet düzeni kurmak aklına bile gelmez.

- Bu ülkelerde; toplumun her kesimi, “İŞÇİ, İŞVEREN, KAMU GÖREVLİSİ, ÇİFTÇİ, KÖYLÜ, ESNAF, SANAYİCİ" örgütlüdür.


- Bütün bu toplum kesimlere, grev, miting, gösteri, direniş, boykot gibi her türlü “HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ” anayasa ve yasalarla tanınmıştır.

- Hukuk, yargı tamamen bağımsızdır. Siyasi iktidarın yargıya hiçbir şekilde müdahalesi söz konusu değildir.

BUNLARIN HANGİSİ ÜLKEMİZDE VAR?

Olmadığı için, YASAMA ve YÜRÜTME tek başına iktidar olan partide hatta lider hegemonyası olduğu için tek başına iktidar partisi liderinin elinde toplanıyor. Yargıçlar ve savcılar yüksek kurulunda adalet bakanı, başkan, bakanlık müsteşarı başkan vekili.

Demokrasi sadece 4 yılda bir sandığa gitmekle ve parlamentoda parmak sayısına göre değerlendiriliyor.

İşte bunun için ülkemizde partiler kapatılıyor.

Eğer gerçekten parti kapatılmalarına son vermek istiyorsak,

AB ye girmek istiyorsak,

Düşünce ve fikir özgürlüğünü, demokrasiyi ve insan haklarını savunuyorsak,

İlk önce anayasamızda demokratikleşme ile ilgili bu hükümleri değiştirmemiz gerekmez mi? 17.07.2008

NE DEĞİŞSİN?

Ülkemizin en büyük sorunu ne? İŞSİZLİK, YOKSULLUK YOLSUZLUK,

ZENGİNİN DAHA ZENGİN, YOKSULUN DAHA YOKSUL OLDUĞU DÜZEN.

Peki bunun sorumlusu kim veya ne?

DEMOKRATİK LAİK CUMHURİYET REJİ Mi Mİ?

Yoksa BOZUK DÜZEN Mİ?

İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUK, ZENGİNİN DAHA ZENGİN, YOKSULUN DAHA YOKSUL OLDUĞU, YOLSUZLUK YAPANDAN HESABIN SORULAMADIĞI,

Bu bozuk düzen nasıl değişecek? Yerine ADİL DÜZEN nasıl gelecek?

AKP ye, 2002 seçimlerinde % 34, 22 temmuz 2007 seçimlerinde % 47 oyu neden aldı?

İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUĞA son versin, ZENGİNİN DAHA ZENGİN, YOKSULUN DAHA YOKSUL OLDUĞU düzen değişsin, YOLSUZLUK YAPANDAN HESAP SORULSUN diye,

Peki, Anayasayı bile değiştirecek bir çoğunlukla 5,5 yıldır iktidarda olan AKP ne yaptı?

“İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUK” ile,

Devlet olanaklarını da kullanarak çete oluşturan, rüşvet şebekeleri ile,

Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu bozuk düzeni ile mücadele etti mi?

Anayasa ve yasalarda değişiklik yaparak;

Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığını egemen kıldı mı?

Yargıdan siyasetçilerin elini çekmesini sağladı mı?

Yolsuzluk yapanlardan hesap sormak için dokunulmazlıkları kaldırdı mı?

Demokratik olmayan, lider sultasının olduğu Siyasi partiler yasasını değiştirdi mi?

Kimin milletvekili olacağına millet değil lider değil, milletin kendisi karar versin diye anayasa ve yasalarda değişiklik yaptı mı?

Çalışanların çoğu sigortasız, sendikaya üye olan işçiyi işten atılıyor diye Anayasa ve yasalarda değişiklik yaparak sigortasız işçi çalıştırana, sendikaya üye oldu diye işçiyi işten atan işverene ağır cezalar mı getirdi?

Tüm çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli sendikal hak mı verdi?

Ülkemiz toprakları çok verimli ve tarımda dışa bağımlı olmamalıyız, diye tarıma, hayvancılığa destek mi verdi? Kooperatifçiliği mi destekledi?

Dışa bağımlı sanayileşme, dışa bağımlı enerji yatırımları, dışa bağımlı ulaşıma karşı yeni ekonomi politikaları mı belirledi?

Hiç birini yapmadı. Eğer bunları yapsaydı Kim karşı çıkardı?

Bu bozuk düzenden çıkarı olan, aracı, tefeci, hiçbir üretim yapmadan paradan para kazanan sadece “BİR AVUÇ KİŞİ” karşı çıkardı.

Bunları yaptı diye kimse AKP kapatılmasını ister miydi? HAYIR.

Bu bozuk düzeni değiştirip ADİL DÜZENİ getirecek diye çıkarı bozulanlar para ve uluslar arası güçlerini kullanarak yasadışı örgütlenmelere girip darbe, terör yaparak demokrasiye son vermek, iktidarı devirmek isteyenler olsa,

AKP ye oy veren veya vermeyen “MİLYONLARCA KİŞİ MEYDANLARA ÇIKAR İKTİDARA SAHİP ÇIKARDI.

Ama AKP iktidarı bunların hiç birini yapmadı. Bozuk düzeni değiştirmedi.

“İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUĞU” önlemedi. rüşvet şebekeleri ile mücadele etmedi. Zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu bozuk düzeni değiştirmedi. İnsan haklarını, hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını egemen kılmadı. Yargıdan siyasetçilerin elini çekmesini sağlamadı. Yolsuzluk yapanlardan hesap sormadı, dokunulmazlıkları kaldırmadı. Siyasi partilerde lider sultasına son vermedi. Kimin milletvekili olacağına liderin değil, milletin karar vermesini sağlamadı. Sigortasız çalışmayı yasaklamadı. Sendikaya üye oldu diye işten atılmayı engellemedi. Tüm çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklar vermedi. Çiftçiye köylüye, tarıma, hayvancılığa, Kooperatifçiliğe destek vermedi.

Dışa bağımlı sanayileşme, dışa bağımlı enerji yatırımları, dışa bağımlı ulaşıma karşı yeni ekonomi politikaları belirlemedi. IMF ve emperyalist ülkelerden borç aldı. Dahası 85 yıllık cumhuriyetimize mal olmuş büyük dev tesisleri yabancılara nerede ise bedavaya sattı. Hiçbir yatırım yapmadı. Buna rağmen ülkemizin dış borcu 5,5 yılda 2 ye katlandı.

Daha da önemlisi bu bozuk soygun düzeninin sorumlusu olarak, “DEMOKRATİK LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ yani REJİM” gösterip rejimi değiştirerek, yerine İslam cumhuriyetini getirmek istedi.

Bir çok acil sorun dururken TÜRBANI üniversitelerde ve daha sonra orta öğretim hatta ilk öğretim ve kamuda serbest bırakmak için anayasada değişikliği yaptı. Devletin bütün kadrolarına kendi yandaşlarını atadı.

Bütün bu yapılanlara karşı çıkan herkesi de “DEMOKRASİYE, İKTİDARA SON VERECEK” darbeci diye damgaladı. İktidar gücünü kullanarak sırf muhalefet yapıyor diye, gerçek demokrasi yanlısı aydın, gazeteci, iş adamı, akademisyen saygın onlarca kişiyi sabah erken saatlerde evine, işyerine baskın yaparak tutuklatıp, bir yıldan fazla bir süre neden suçlandıklarını bile söylemeden hapiste attırdı.

İşte bu nedenle AKP ye 16 milyon kişi oy verdiği halde kapatma davası açıldığında:

Kendi yandaşları dışında hiç kimse SAHİP ÇIKMADI, ÇIKMIYOR ve ÇIKMAYACAK.

DARBE YAPACAKLAR, DEMOKRATİK DÜZENİ YIKACAKLAR dediğine yine kendi yandaşları dışında onlara hiç kimse İNANMADI, İNAMIYOR, İNANMAYACAK. 16.07.2008

8 Temmuz 2008 Salı

KİM DUR DİYECEK?

Cumhurbaşkanı, siyasi iktidar, artık LAİKLİK, DEMOKRASİ, HUKUK DEVLETİ, CUMHURİYET konusunda farklı düşünüyorlar. ATATÜRK DEVRİMLERİ için bunlar “TOPLUMDA TRAVMA YARATTI” diyorlar.

Cumhuriyet, demokrasi ve laikliği savunan meslek örgütleri, demokratik örgütler ve meslek odalarını ele geçirmek veya etkisizleştirmek, LAİK DEMOKRATİK SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ GÜVENCE ALTINA ALAN anayasa ve yasaları değiştirmek istiyorlar. Ne yazık ki parlamentoda bunu yapacak sayısal güçleri de var.

Eğer geleceğinden kaygılıysan, “ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKACAKSIN.” Birileri gelsin beni kurtarsın deme hakkın yok. Gerçekten haklı isen korkmayacaksın. Neden şikayetçi isen yüksek sesle dile getireceksin. Sendikalarda, meslek örgütlerinde, sivil toplum örgütlerinde senin gibi düşünenlerle bir araya gelecek, demokratik hukuk kuralları içinde kazanılmış haklarını savunacaksın. Artık beyaz atlı prensi “KURTARICIYI” beklemek yok.

Telefonla, korkudan adını gizleyerek konuşmak, evinde oturduğun yerden ışık söndürmek, rumuzlarla e-mail göndermek yetmiyor. Tehlike o kadar büyük ki, 70 milyonun telefonunu dinliyorlar. Yanlışlıkla bile biri seni arasa “ÖRGÜTTENMİSİN” diye alıyorlar içeri.

Bu gidişten şikayetçi isen, ya korkak biri olarak pusacaksın, onursuzca yaşayacaksın. Ya da onurlu biri olarak başın dik korkusuzca sesini yükselteceksin.

“BİR BENLE NE OLUR” demeyeceksin. “SEN YOKSAN BİR EKSİKTİR.”

Benim gibi “Bir benle ne olur” diyenler, bir sayılsa 70 milyon olur diyeceksin.

Başka çaren yok. Kurtuluş yok tek başına. Mademki ayni gemideyiz, korkunun ecele faydası yok öyleyse; BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN. Diyeceksin. 08.07.2008

ARTIK ASKERİ DARBE YAPILAMAZ

Evet artık ülkemizde darbe yapılabilmesi çok zor hatta imkansız. Ancak bizim ülkemizde insanlar her zaman bir kurtarıcı beklediği için bazı kişilerde kendilerinin kurtarıcı olduğuna inanıyor olabilir.

Ama böyle diye bazı kişiler darbe yapmak istiyorlar veya yapacaklar denemez. Üstelik hadi böyle hayal dünyasında gezen bazı kişiler çıktı, göz altına alınan ve çoğu saygın, aklı başında, kültürlü ve kariyer sahibi kişilerin bu kişilerle birlikte hareket edeceğine ihtimal vermek en azından akılsızlıktır.

Ama darbeyi çoğunluğu elinde bulunduran siyasi iktidar yapamaz mı?

Almanya Savunma Bakanlığı Müsteşarı, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) üyesi ve Alman-Türk Parlamenterler Dostluk Grubu Başkanı THOMAS KOSSENDEY, Türkiye'de gizli İslamlaşma tehlikesinin olduğunu söylüyor ve diyor ki;

“Mahalle baskısı var "En azından bu tehlike gizli bir şekilde mevcut. Yasalar ve yönetmeliklerin İslamlaşmaya yol açtığı söylenemez. Bir çeşit mahalle baskısı var. Mesela, kadınların başörtüsü takması ve camilerde ezanın daha yüksek sesle okunması... İstanbul'un bazı semtlerinde başörtüsü takan kadınlar takmayanlara göre daha rahat ediyor, ancak 10 yıl önce durum farklıydı. Bazı semtlerde, bazı lokantalarda alkollü içki servisi yapılmıyor veya Türklere içki verilmiyor. Bence bu gizli İslamlaşma, yukarıdan gelen İslamlaşmadan çok daha tehlikeli. Yukarıdan verilen emirle gerçekleşen İslamlaşma ile siyasi yöntemlerle mücadele edilebilir. Gizli İslamlaşma ve bunun sonucunda ortaya çıkan toplum baskısı ile siyasi olarak mücadele etmek neredeyse imkánsız."

SOLCU, SOSYALİST, LİBERAL DEMOKRAT

Ülkemizde yıllardır ama özellikle son 6 yıldır insafsızca ülkemizin bütün dev sanayi tesisleri “BABALAR GİBİ” satılarak ya doğrudan veya yerli ortakları eli ile yabancıların eline geçti. Yetmedi bankalar yabancılara satıldı. Yetmedi araziler, yollar satılmakta, akarsular satılacak.

Öyle bir politika izlenmeye başlandı ki bunlara karşı çıkanlar dinsiz, İslam düşmanı, vatan haini, sahtekar, soygun düzeninin devamında yana hatta darbeci denilmekte.

Ama söyleyin bana;

Sömürüye, dışa bağımlılığa neden olacak yer altı ve yer üstü kaynaklarının yabancı sermayeye ve onların yerli işbirlikçilerine neredeyse bedava verilmesine de mi karşı değilsiniz? 08.07.2008

1 Temmuz 2008 Salı

KAYGI DUYMUYOR MUSUNUZ?

Ülkemizde yıllardır ama son 6 yılda insafsızca “BABALAR GİBİ” Ülkemizin bütün dev sanayi tesisleri satıldı, ya doğrudan veya yerli ortakları eli ile yabancıların eline geçti. Yetmedi bankalar yabancılara satıldı. Yetmedi araziler, akarsular ve yollar satılmakta.

Öyle bir politika izlenmeye başlandı ki bu yapılanlara karşı çıkanlar, demokrat değil, milli iradeye karşı, dinsiz, İslam düşmanı, vatan haini, sahtekar, soygun düzeninin devamında yana hatta darbeci denilmekte.

Bir de bu politikalara karşı ve tek iktidar alternatifi CHP yi toplumun gözünden düşürmek, toplumda CHP düşmanlığı aşılamak için her şeyi yapıyorlar.

Evet CHP yönetimi ve lideri sol politikalardan ayrıldı diyebilirsiniz.

BAYKAL iktidar olmak istemiyor diyebilirsiniz.

Bu nedenle CHP yönetimine ve sosyal demokratlara kızabilir, eleştirebilirsiniz.

Laiklik ve demokrasinin tehlikede olduğuna, şeriatın veya din devletinin getirileceğine de inanmayabilirsiniz.

Ama söyleyin bana;

Sömürüye, dışa bağımlılığa neden olacak yer altı ve yer üstü kaynaklarının yabancı sermayeye ve onların yerli işbirlikçilerine neredeyse bedava verilmesine de mi karşı değilsiniz?

Deniyor ki; “AKP,DEMOKRATİK AÇILIM” yapıyor.

Peki söyleyin hangi demokratik açılımları yaptı?

301. değişikliğini AB zoru ile yapmadı mı?

Çok önemsediğiniz Kürt açılımı için ne yaptı? 6 yıl sonra GAP gitmesi oy için değil mi?

Aleviler için ne yaptı? Alevi açılımı için milletvekili yapılan Reha ÇAMUROĞLU bile umudunu kesip başbakanın danışmanlığından istifa etmedi mi?

Siyasi partiler ve seçim yasasını demokratik hale mi getirdi?

% 10 seçim barajını mı düşürdü?

Dokunulmazlıkları mı kaldırdı?

AKP 6 yıldır anayasayı bile değiştirecek bir çoğunlukla iktidarda, kendi istedikleri olunca tüm karşı koymalara, engellemelere rağmen yapmadı mı? İstediği Anayasa ve yasa değişikliklerini, istediği atamaları yapmadı mı? Ama hangi yolsuzluğun hesabını surdu?

İŞSİZLİK, YOKSULLUK ve YOLSUZLUK hatta DEMOKRATİKLEŞME konusunda ne yaptı?

1 mayıs 2008 işçi bayramında polisin uyguladığı şiddeti görmedik mi?

Bütün bunların sorumlusu iktidar partisi AKP değil mi?

PEKİ NEDEN;

İktidar partisini değil de, CHP suçlanıyor?

CHP nin “Sosyalist enternasyonalden” atılması için AKP milletvekili eski sosyal demokrat bir milletvekili ve eski solcu aydın! Baskın ORAN mektup yazıyor.

Bu CHP düşmanlığı neden?

Yoksa AB, ABD ve uluslar arası “KÜRESEL SERMAYENİN” ülkemizdeki oyunlarına “EVET DEMEDİĞİ İÇİN Mİ?

Peki bu CHP düşmanları AB, ABD ve küresel uluslar arası sermayenin neyi oluyorlar? 01.07.2008