23 Mayıs 2009 Cumartesi

SAYIN BELEDİYE MECLİS ÜYELERİMİZ

“Bergama’nın ilk öncelikli sorunu nedir?”diye kime sorsanız çoğunluk “İŞSİZLİK” diyecektir.

Evet ama işsizlik sadece Bergama’nın değil bütün ülkemizin sorunu.

Hatta Bergama ve ülkemizde işsizlik küresel krizden önce de en büyük sorundu.

Elbette belediyeler bu sorunun çözümü için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar.

Ancak bu sorunun çözümü esas merkezi iktidarın “AKP nin” görevidir.

Belediyelerin çözmesi gereken esas sorunlar “YEREL SORUNLARDIR.”

Bergama’yı daha güzel, daha yaşanabilir,

Ulaşım – trafik – otopark sorunu çözülmüş,

Tertemiz, tarihi ve doğal güzellikleri ön plana çıkmış,

Çevre sorunları olmayan,

Herkesin görmek isteyeceği,

Bergama’da doğup yaşayanların, iş veya başka gerekçelerle Bergama’yı terk etmeyeceği bir kent yapmaktır.

Bu görev sadece başkan ve onun partisi meclis üyelerinin görevi değil, belediye meclis üyelerinin tamamının görevidir.

Zaten meclis üyelerinin her biri bu nedenle aday olamadılar mı?

Her birinin Bergama sorunları ve çözüm önerileri hakkında belli düşünceleri yok mu?

Bu seçimde belediye meclisimiz çok demokratik bir şekilde oluştu.

İktidar 12 muhalefet 13. çoğunluk ancak başkanın oyu ile sağlanabiliyor.

CHP li bir üye olmasa veya karara katılmasa çoğunluk sağlanamıyor.

Bu nedenle meclisten geçecek bütün kararların uzlaşma ile geçmesi gerek.

Biliyorum ki başkan ve meclis üyelerinin tamamı Bergama’nın yararına olan bütün kararlara katılacak ve destek verecektir.

MHP ve AKP ve DP li meclis üyeleri meclise gelen her konuda sırf muhalefet olsun diye ”HAYIR” demeyeceklerdir.

CHP li meclis üyeleri de sırf başkan veya çoğunluk istiyor diye her karara “EVET” demeyeceklerdir.

Ancak meclis üyelerimizin görevi sadece meclis veya komisyonların gündemine gelen konuların görüşülmesinde görüş belirtmek ve oy vermek değildir, olmamalıdır.

Bütün meclis üyelerimiz Bergama’da ve değişik mahallelerde oturmakta, değişik yerlerde iş yerleri bulunmaktadır.

Her birinin Bergama’nın değişik mahallesinde oturan, iş yeri olan akrabası, arkadaşı, dostu vardır.

Bu nedenle kendilerinin bizzat gördüğü, bildiği bir çok sorun olduğu gibi akraba, dost ve arkadaşlarının kendilerine ilettiği bir çok sorundan haberdar oldukları ve olacakları muhakkaktır.

Bu nedenle sorunların başkan tarafından meclise getirilmesini beklemeden, gördükleri, duydukları “kişisel olmayan” yerel sorunları meclis gündemine getirmeleri gerekir.

Bununla da kalmayıp, bu sorunların çözümü için kendi görüşlerini, önerilerini gündeme getirmeleri, komisyon kurularak uzman veya bu iş için bilgi ve önerilerin alınması ve çözülmesi için ellerinden geleni yapmaları gerekir.

Biz sade vatandaşlara düşen görevde “BAKALIM NE YAPACAKLAR?” diye sessiz kalmak, başarısız olurlarsa 5 yıl sonra oy vermeyip cezalandırmak değildir.

Görevimiz, Başkan ve meclis üyelerine vaatlerini hatırlatmak, çözüm için çaba harcamaları için onları uyarmak olmalıdır.

Bu kez biraz umudum var.

Başkan ve tüm meclis üyelerinin iyi niyetli olduklarına inanıyorum ve bütün kalbimle bu inancımın doğru çıkmasını diliyorum.

Umarım yanılmam.

Başkan ve meclis üyelerimize Bergama’nın sorunlarının çözümünde başarılar diliyorum. 22.05.2009

NEDEN ONBİNLER UĞURLADI?

Türkan SAYLAN öldü.

Cenazesi için Devlet töreni yapılmadı.

Bedava otobüsler kaldırılmadı.

Milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık, her hangi bir devlet görevi de yapmamıştı.

Sendika başkanı değildi.

TİSK, TÜSİAD; TOBB başkanı, yönetim kurulu üyesi değildi.

Meslek odası başkanlığı da yapmamıştı.

Büyük iş adamı, holding patronu veya bir holding de üst düzey yönetici de değildi.

Büyük bir medya patronu değildi.

Büyük bir gazetede ünlü bir yazar da değildi.

Bütün bunlara rağmen cenazesini yurdumuzun her köşesinden gelen, okumuş, cahil, zengin yoksul, her kesimden on binlerce insan uğurladı.

Peki cenazesine neden on binlerce kişi katıldı?

Onu uğurlarken on binlerce kişi neden göz yaşı döktü?

Kimdi TÜRKAN SAYLAN?

Niçin on binlerce kişi cenazesine katılmış, göz yaşı dökmüştü?

Yıllarca siyasette önemli görevlerde bulunmuş, ülke yönetiminde söz sahibi olmuş, kaç kişinin ölümünde “devlet veya partisi” organizasyon yapılmasa cenazesine kendiliğinden yurdun dört bir köşesinden ve her kesimden bu kadar çok insan katılır mı?

Hangi büyük sermaye veya holding sahibinin ölümünden sonra, yakınları tarafından bir organizasyon yapılmasa, çıkar ilişkileri bulunmasa cenazesine, kendiliğinden yurdun dört bir köşesinden ve her kesimden bu kadar çok insan katılır mı?

Üzerinde düşünmemiz gereken en önemli konu bu olmalı.

Türkan SAYLAN’ ın neler yaptığı, neden bu kadar çok sevildiği medyalarda anlatılıyor.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki;

Türkan SAYLAN; yüreği, bütün benliği SEVGİ ile dolu.

Sadece kendini, çocuklarını, ailesini, yakınlarını düşünmüyor.

Sevgisini bütün insanlarla paylaşmış.

Özellikle de yardıma muhtaç olduğu halde yaralanamayan insanlar için bir şeyler yapmak için çabalayan, günlerini işi dışında vaktini onların sorunlarını çözmek için çabalayan bir insan.

Türkan SAYLAN,

İçinde insan sevgisi olan, yardıma hazır insanları ortaya çıkarmış.

İnsanlara, ihtiyacı olanlara, yardım için illa para şart olmadığını göstermiş.

Maddi gücü olan kimileri para vermiş,

Kimi yardıma muhtaç kişilerin belirlenmesinde görev almış,

Kimi de yardımların yerine ulaşmasında hiçbir çıkar düşünmeden gönüllü olarak görev yapmış.

Bizler de her gün veya haftada bir birkaç saatimizi ayırarak da bir şeyler yapamaz mıyız?

Boş vakitiz yok mu? Neden olmasın?

Hepimiz TÜRKAN SAYLAN olamayız.

Ama ömrümüzün sonunda onun kadar “VİCDANIMIZ RAHAT, BU DÜNYADA YAPMAM GEREKEN HER ŞEYİ YAPTIM” diyerek huzurlu bir şekilde gözlerimizi kapatabiliriz.

Yapılan iyiliklerin taktir edildiğini TÜRKAN SAYLAN’ ın cenazesinde hepimiz gördük.

Hatta yaşamı boyunca ona iftiralar atanların, onun için kin kusanların bile utançla başlarını önlerine eğdiklerinden eminim.

TÜRKAN SAYLAN için atılan iftiralara inanan milyonlarca masum insanın “bütün söylenenler yalanmış” dediklerine, bundan sonra iftiracılara inanmayacaklarına eminim.

Türkan SAYLAN’ ı unutmayalım.

“Bir benle ne olur” demeyelim.

Bilelim ki bizim gibi milyonlar var.

Bunu hala görüp anlayamamışsak yüreğimizde bir şey “SEVGİ YOK” demektir. 19.05.2009

DEMOKRATİKLEŞEBİLİR MİYİZ?

Bizi içinize alın diye AB ye yalvardık, her istediğinizi yaparız dedik.
AB (Avrupa Birliği) bize şartlarını söyledi. AKP iktidarı da bu şartları kabul etti ve anlaşmaya imzayı attı. Sanki o anda AB ye girmişiz gibi tüm ülkede davullarla kutlamalar yapıldı.

O günden bu yana körler ve sağırlar bile anladı ki, AB bizi içine almayacak.

Buna rağmen biz AB ye girecekmiş gibi, AB sanki bizi “zamanı belli olmasa bile” içine alacakmış gibi görüşmeler yapıyoruz.

Neden?

Çünkü AB bize istediklerini yaptırabilmek için “SİZİ ALMAM” demiyor.

AKP de iktidarda kalmak için AB ve ABD desteğini kaybetmemek için onların isteklerini yerine getirmeye çalışıyor.

AKP 3 yıl öncesine kadar bazı istekleri yerine getirdi ama artık bundan sonrasını yapmak kolay değil. Hatta imkansız.

Ama bazı istekler var ki AB istememiş olsa bile “DEMOKRATİKLEŞMEK, YOLSUZLUKLARI ÖNLEMEK” açısından zaten bizim yapmamız gerekir.

AKP iktidarının istese bile yapamayacağı AB talepleri neler?

- Hangi partileri kapatılacağına Anayasa mahkemesi değil TBMM çoğunluğu karar versin. Laikliğe aykırı davranan partiler kapatılmasın

- Azınlıklar (Rum ve Ermeniler) mülkleri geri verilsin. Azınlıklara dinsel özgürlükler tüm yükümlülükler yerine getirilsin, HEYBELİADA RUHBAN OKULUNUN yeniden açılsın ve “EKÜMENİK PATRİK” unvanının kullanımına izin verilsin,

- Güney Kıbrıs Rum hükümetinin tüm Kıbrıs’ı temsil ettiğini kabul edin, onlara bütün liman ve hava alanlarınızı açın. Kıbrıs da bulunan Türk askerlerini çekin.

- Ermeni soykırımını kabul edin. Ermenistan sınır kapısını açın.

- DTP milletvekilleri, LEYLA ZANA ile birlikte DTP üyesi 53 belediye başkanı görüşlerini açıkladığı için dava açılması yanlış, davayı sona erdirin.

- Genel kurmay milli savunma bakanlığına bağlansın. İster iç ister dış güvenlik söz konusu olsun asker hiçbir şeye karışmasın. Siyasi iktidara bağlı olsun ve onların her dediğini yapsın.

- Türk Ceza Yasasının 301. maddesindeki değişikliğin yeterli değil, bu madde ile diğer kısıtlayıcı maddelerin tamamen kaldırın.

AKP iktidarının yapmak istemediği AB talepleri neler?

- Mali sorumluluk ve şeffaflık sağlanması amacıyla kamu yönetimini ve personel politikalarında reform yapılması,

- Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ile teftiş sistemi hususlarında yargının diğer devlet kurumlarından bağımsız olmasının sağlanması. HSYK ’nın yargının bütününü temsil etmesinin sağlanması; Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun çıkarılması, İstinaf mahkemelerinin kurulması.

- Kapsamlı yolsuzlukla mücadele stratejisi oluşturulması; uygulamanın izlenmesi için bir merkez kurulması. Kamu görevlileri etik davranış ilkeleri hakkındaki yönetmeliğin uygulanması, hükümlerin seçilmişler, yargıçlar, akademisyenler ve askeri personeli kapsayacak şekilde genişletilmesi;

- Parlamenter dokunulmazlığının sınırlandırılması.

İşkence ve Kötü muameleye karşı ‘sıfır tolerans’ ilkesi doğrultusunda önlemlerin eksiksiz uygulanması. Türkiye’nin eylül 2005’te imza koyduğu İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi’nin Ek İhtiyari Protokolünü onaylaması. Kolluk kuvvetlerinin işkence ve kötü muamele konusundaki eğitimlerinin sürmesi; Suçun cezasız kalmaması için iddialara ilişkin faillerin belirlenip cezalandırılmasını sağlayacak şekilde etkili soruşturmalar yürütmesi.

Şiddet İçermeyen düşüncelerini açıkladıkları için haklarında dava açılan ya da hüküm giyen kişilerin durumlarının düzeltilmesi.

AİHS içtihatlarına uygun şekilde dernek kurma ve barışçı toplantı yapma özgürlüğüne ilişkin reformlar uygulansın. Güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanması önlensin.

Partilere yönelik mevzuat AB standartlarına uyularak demokratikleştirilsin. Türk sivil toplumunun Avrupa’daki muadilleriyle iletişiminde engel kalmasın.

Namus suçları da dahil şiddet eylemlerine karşı önlemler alınması. Tüm büyük şehir belediyelerinde sığınma evleri oluşturulması. Kadının, eğitim, iş, siyaset alanındaki varlığının ve rolünün artırılması.

Çocuk Hakları Yasasının tam anlamıyla uygulanması; çocuk işçiliğinin ve sokak çocuklarının durumunun iyileştirilmesi çabalarına devam edilmesi.

AKP bunların hiç birini yapmıyor çünkü yapmak işine gelmiyor.

Ama, Demokratikleşme, AB istiyor diye;

Parti kapatmayı zorlaştıracak.

“ANAYASA MAHKEMESİNİN ÜYELERİNİ” kendi belirleyecek.

Başta anayasa mahkemesi olmak üzere bütün yargının üst yönetimlerinde bulunan savcı ve yargıçların kimler olacağına kendisinin karar vermesinin yolunu açacak.

Yaptıklarından hiç kimse hesap soramasın.

Anayasa değişikliklerini yapmak istiyor.

Ana muhalefet partisi CHP, “Anayasa mahkemesinin 11 üyesinin 10 u tarafından LAİKLİĞE AYKIRI DAVRANIŞALARIN ODAĞI OLAN AKP” nin demokratikleşme için değil sadece kendisi için değişiklik yapar” diyor.

Anayasa değişikliğine destek vermiyor.

AKP li meclis başkanı Köksal TOPTAN bile,

“YENİ BİR ANAYASAYI BU MECLİS YAPAMAZ. YENİ BİR ANAYASAYI YAPMAK İÇİN BİR KURUCU MECLİS GEREKİR” diyor.

Durum böyle iken sorarım size;

AB ve AP nin bizden öncelikle istedikleri ülkemiz çıkarlarına uygun mu?

AB 10, 20, 30 hatta 50 yıl sonra bile bizi içine alır mı?

Başbakan ve AKP demokratik bir anayasa yapar mı?

CHP anayasa değişikliği için “benden destek yok” derken haksız mı? 06.05.2009

BERGAMA LİSESİ MEZUNU OLARAK GÖREVİMİ YAPTIM

BERGAMA LİSESİ MEZUNLARI DERNEĞİNİ kurduk, geçen yıl bizden 20 yaş küçük kardeşlerimize “Tanju ÇELİK, Mahir BULUT, Şevki ATİK, Zafer TÜRKDOĞAN, ve Müjdat KOR’ a devrettik.

BERGAMA LİSESİ, 2009 yılında 40. Mezununu vereceği için 40. yıl anısına bir yemek düzenlemek istedik. Dernek başkanı ve yöneticileri ile görüştük, kabul ettiler.

Ocak / 2009 dan itibaren İNTERNETTE http://www.kuzeyege.net/ de duyuru yaptık. Herkes; “Tanıdığı, adres ve telefonunu bildiği iletişim kurabileceği arkadaşına, öğretmenlerimize ulaşarak yemeğe katılımın sağlamasında kendini görevli saymalıdır” dedik. Son 20 günde yoğun çabalarımızla gece yemeğe 200 e yakın arkadaşımızın katılmasını sağladık.

Sorumluluğunu aldığımız, 24 nisan 2009 Cuma günü düzenlenen geceyi “İbrahim BAYTAK, İlker GÜLEN ile bize yardımcı olan Adnan ESENTÜRK’ ün çabaları ile organize ettik. Dernek başkanı Tanju ÇELİK’ de resmi işlemleri yerine getirdi.

Belki gecemiz daha iyi, daha kaliteli yemek ve müzik olan bir yerde yapılabilirdi. Ancak ekonomik krizin, işsizliğin yoğun olduğu bu günlerde daha kaliteli bir organizasyona biz dahil bir çoğumuzun katılması mümkün olmazdı. Bizim amacımız eğlenmek kadar yıllardır görüşmemiş okul arkadaşlarımızın görüşmesi ve hasret gidermesiydi. Bu nedenle maddi durumu yetersiz kişilerin de katılabileceği sade bir yemek düzenledik. İnanın yine de bir çok kişi katılmak istediği halde maddi olanaksızlık nedeni ile geceye katılamadı.

Tüm eksik ve yanlışlarımız, daha iyi bir organizasyon yapamadığımız için katılanlardan ve davet için ulaşamadığımız arkadaşlardan özür dileriz.

BERGAMA LİSESİ MEZUNLARI DERNEĞİNİ 2002 yılında kurmak istediğimde kimse kurucu üye olmak istemiyordu. Kuruluş için 9 kişi bulamadık.

Bu nedenle derneği 7 kişi ; İbrahim BAYTAK, İlker GÜLEN, Nazmiye OVACIK, Emin AKBAŞ, İsmet BAYTAK, Mehmet Emin AKAR ve Atilla YILDIRIM ile birlikte kurduk.

Dernek olarak 4 kez yemek düzenledik. Bütün yemekleri İbrahim BAYTAK, İlker GÜLEN ve Adnan ESENTÜRK ile birlikte organize ettik.

Tüm çabalarımıza rağmen Bergama lisesi bu günkü müdürü hiçbir idarecisi ve öğretmeni bizimle iş birliği yapmadı. Israrlı davetlerimize rağmen, düzenlediğimiz yemeklere hiçbiri katılmadı.

BERGAMA LİSESİ ESKİ YERİNE TAŞINMALIDIR” kampanyasına da duyarsız kaldılar, bunun için 1000 civarında imza topladık, yardımlarımıza kulak tıkadılar hiçbir katkıları olmadı.

Bergama lisesi müdürü ve idarecileri, Dernek olarak bizi düzenledikleri hiçbir etkinliğe hatta mezuniyet günlerine bile çağırmadılar. Yaptığımız hiçbir etkinliğe yardımcı olmadılar. Derneği kurduğumuzda “ayni zamanda okul koruma derneği başkanı iken” okul bahçesine o yılkı mezuniyet gününde bizzat kendim çukurunu kazarak diktiğim ağaca bir gün bile su vermedikleri için kuruttular. Her mezuniyette bir ağaç dikme geleneğini hayata geçirmek istediğimize ilgisiz kaldılar.

Bu gecenin düzenlenmesinde de Bergama lisesi müdür ve öğretmenlerinin hiçbir katkısı olmadı. Buna rağmen okul müdürü ve 10 öğretmenin bu gecemize gelmelerine sevindik. Kendilerini saygı ile karşıladık. Okul müdürünün uzun bir konuşma yapmasına saygı gösterdik. Bir öğretmenin şiir okumasını alkışladık.

Ancak bu misafirperverliğimizi istismar ettiler.

Sanki geceyi kendileri “Bergama lisesi müdür ve idarecileri” düzenlemiş gibi bütün programın kontrolünü almaya, “GECEYE EL KOYMAYA KALKTILAR.”

Bununla da kalmadılar, geceyi Bergama lisesinin düzenlediği, resmi bir toplantıya çevirip, mikrofonu eline alan bir öğretmen “kibarca yapılan tüm uyarılara” rağmen mikrofonu bırakmayıp, Bergama Lisesi müdürü ve personeline övgü yağdırmaya başladı.

Bu geceyi bizler, “Bergama lisesi müdür, idareci ve öğretmenleri” için değil BERGAMA LİSESİ MEZUNLARI DERNEĞİ adına düzenlemiştik. Geceyi kimsenin sahiplenmesine izin veremezdik ve izin veremedik.

Bergama Lisesi müdür ve öğretmeleri, BERGAMA LİSESİNİN geçmişine bir baksınlar.

Bergama lisesi daha ilk mezununu verdiği 1969 yılından itibaren yıllarca, Bergama’nın en başarılı lisesi, üniversite sınavlarında ülkede başarıları ile dereceye giren bir lise idi. Herkes çocuğunu Bergama lisesine kayıt yaptırmak için torpil arardı.

Ta ki yaklaşık 10 yıl öncesine kadar.

Bergama lisesi son 10 yılda ne durumda?

Neden artık insanlar çocuklarını kayıt için ilk tercih olarak Bergama Lisesine gelmiyor?

Bergama lisesi bütün mezunları olarak Bergama lisemiz “hatta ortaokulumuz ile” gurur duyuyoruz. Her zaman var olması ve başarılı olmasını istiyoruz.

Bergama lisesi müdür ve personeli övülmek ve taktir edilmek istiyorsa iyi öğrenciler yetiştirsinler, okulun başarılarını arttırsınlar. O zaman göğsümüz kabarsın, hep birlikte okulumuzla gurur duyalım. O zaman Müdür, idareci ve tüm öğretmenlerini omuzlarımızda taşıyalım.

O zaman Bergama lisesi müdür, idareci ve öğretmenleri istesinler BERGAMA LİSESİ içinde bir gece düzenleyelim.

Gece boyu eksik ve yanlışlarımız olmadı mı?

Evet oldu.

Ama bunun nedeni benim yalnız kalmamdı.

Bu yemeğin organizasyonuna büyük emek veren İlker GÜLEN “Babasının hastalığı nedeni ile çok istemesine rağmen” geceye katılamadı. Onun geceye katılmasını sağladığı bir çok arkadaş hep onu sordular.

Aslında o gelebilmiş olsa idi hiçbir aksaklık da yaşanmazdı.

Gecede ne gibi eleştiriler aldık?

“Müzik sesi yüksek, birbirimizi duyamıyoruz” dediler, haklıydılar, uyardık.

Bergama lisesi müdürünün ilk mezunlardan sadece 10 kişiye çiçek vereceğini söyledi.

Bu olaydan bizim hiç haberimiz yoktu. Galiba geceyi sahiplenmek için yaptılar.

Öyle bile olsa hatalı olduğumu kabul ediyorum.

İlk öğrenci ve mezunlardan ve öğretmenlerden sadece 10 kişiye çiçek vermenin diğer arkadaş ve öğretmenlerimizi kıracağını, gücendireceğini düşünemedim.

Aslında lise müdürünün bu talebini ret etmem gerekirdi.

Bu yapmadığım için hatalıyım bu nedenle tüm arkadaşlardan ve öğretmenlerimizden özür dilerim.

Gece boyu başka bir eleştiri ve bir yakınma gelmedi.

Yemeğe katılan arkadaşlarımız memnundu.

Bu geceyi düzenlediğimiz için teşekkür ettiler.

Bundan sonra görev dernek yönetiminde görev alan genç arkadaşlarımızda. Günahı ile, sevabı ile biz BERGAMA LİSESİ MEZUNLARI DERNEĞİNİ kurduk, bu güne getirdik.

Bir yıl önce de Bayrağı yeni kuşağa devir ettik. Görev ve sorumluluk artık onlarda.

BERGAMA LİSESİ MEZUNU arkadaşlarıma ve öğretmenlerimize saygı ve sevgilerimi sunar, uzun ve sağlıklı bir yaşam dilerim. 26.04.2009

RAŞİT ÜRPER seçimi neden kaybetti?

Sayın RAŞİT ÜRPER Bergama’nın en şanslı belediye başkanı idi.

İlk seçildiği zaman “SINIF ARKADAŞI” sayın Abdullah GÜL başbakan, daha sonra da cumhurbaşkanı idi. Partisi AKP tek başına ve anayasayı bile tek başına değiştirecek kadar güçlü bir şekilde iktidarda idi.

Bütün bu avantajlarına rağmen başarılı olamadı.

Bergama’da yaşayan her kes Belediye başkanından memnun olmadı. Kendisine yapılan tüm uyarılara kulaklarını tıkadı. İyi niyetle “yanlış yaptın” diyenlere inanmadı.

Her zaman “trilyonları harcadım, Bergama’yı ayağa kaldırdım” diyordu. Yeniden belediye başkanı seçileceğine de kesinlikle inanıyordu.

Gerçeği ilk defa Başbakan Tayip ERDOĞAN geldiğinde anladı. En fazla 5.000 kişi alacak cumhuriyet meydanının yarısı boştu. Bunu Başbakan da, RAŞİT ÜRPER! de Bergama’da kör, sağır, taraflı, tarafsız herkes gördü. Ama RAŞİT ÜRPER yine de bu gerçeği görmedi, veya görmek istemedi.

Ama seçim sonucunda bu gerçek inkar edilemeyecek şekilde görüldü.

“Trilyonları harcayıp, Bergama’yı ayağa kaldırdığını” söyleyen sayın RAŞİT ÜRPER sadece seçimleri kaybetmekle kalmadı, üçüncü sıraya düştü.

Bence bu çok ama çok acı bir durum.

Sınıf arkadaşım RAŞİT ÜRPER’ in bu duruma düşmesine üzüldüm.

Ancak ben kendisini bütün iyi niyetimle daha en başta defalarca mektupla, gazetelerde yazdığım yazılarımla uyarmıştım. Beni çağırıp konuşacağını söylemesine rağmen bunu yapmadı.

Şimdi seçimi CHP kazandı.

Mehmet GÖNENÇ belediye başkanı oldu. 05.04.2009