7 Şubat 2010 Pazar

SENDİKALI OL

SENDİKALI OL

Kim olursan ol “SENDİKALI” ama muhakkak “GREVLİ ve TOPLU SÖZLEŞME HAKKI OLAN” sendikalı ol.

Sendika hakkı “ANAYASA ve YASALARLA” sana verilen bir haktır.

Sendikalı olunca sadece sen kazanmazsın.

Ülkende kazanır.

Çalışanlar sendikalı olunca;

Hiçbir işyeri kayıt dışı olamaz.

Hiç kimse sigortasız çalıştırılamaz.

Aldığın ücret gerçek ücretindir. SGK (SSK) primin gerçek ücretinden yatırılır.

Her yıl kıdemine göre ücretli yıllık iznin olur.

Aile yardımı, çocuk yardımı, doğum, ölüm yardımı gibi sosyal yardım ve hakların olur.

Çalışma saatlerin bellidir.

Fazla mesai saatin bellidir, fazla mesai yaptığında ücretini alırsın.

Kaderin, işverenin iki dudağı arasında değildir.

“TOPLU SÖZLEŞME” hakkın vardır.

Çünkü “SENDİKAN” vardır.

Eğer sendikalı değilsen,

Hiçbir işveren istesen bile sana hakkını kendiliğinden vermez.

Fazla ısrar edersen “DIŞARIDA SENİN ALDIĞIN ÜCRETTEN DAHA AZI İLE ÇALIŞACAK MİLYONLARCA KİŞİ VAR, İSTEMİYORSAN BIRAK GİT” der.

Boynunu büker işine devam edersin.

Çünkü işini bıraktığında bu ücretle bile iş bulamayacağını bilirsin.

Ama sendikalı isen, toplu sözleşme yapma hakkın varsa?

Sendika, İşyerinin büyüklüğüne, kazancına göre, göre toplu sözleşme zamanı ücret ve sosyal hak ister. Çünkü hiçbir işçi ve sendika işyerinin kapanmasını, işsiz kalmayı istemez.

Buna rağmen işveren istediğin ücret ve diğer sosyal hak taleplerini vermez ve uzlaşmadan kaçınırsa kullanabilecek “GREV HAKKIN” vardır.

Sendikalı isen;

Çalıştığın işyerlerinde kazalara karşı bütün önlemler alınır. En tehlikeli iş yerlerinde bile kaza ve ölümler en aza iner.

İşveren seni nedensiz yere işten çıkaramaz.

Sendikalı bir işyeri kayıt dışı olamaz. Bu nedenle devlete vergi verir.

Çalışanlar sigortalı yani sosyal güvenceli olunca, onların bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları, ana ve babaları da sigortalıdır.

O zaman yeşil kart olmaz.

Devlet yeşil kart için ayırdığı paraları gerçekten ihtiyacı olan “yaşlılar, muhtaçlar, sakat ve özürlüler” için kullanır.

“Okul, hastane, yol” yapmak için kullanır.

Hiç kimsenin “DEVLETTEN DE OLSA” sadakaya ihtiyacı olmaz.

İktidara gelen partiler “sana yardım yapıyorum” diye kimseden oy isteyemez.

SGK (SSK) geliri artar. SGK ve Devlet bütçeleri açık vermez.

Devletin geliri arttığında yeni iş olanakları kolaylıkla yaratılır, işsizlik azalır.

Ülke kalkınır.

Herkesin bir işi, düzgün bir geliri olduğundan tüketim de artar.

Köylü, çiftçinin ürünü daha fazla para eder.

Esnaf daha çok kazanır.

Sendikalı olursan,

Ülkenin geleceği hakkında da söz hakkın olur.

Eğer sendikalı isen ister iktidar, ister muhalefet olsun siyasi partilere “İŞÇİ, EMEKÇİ” yani ücretlilerin haklarını korumak, geliştirmek için baskı yapabilirsin.

Seninle ayni sorunları olan diğer iş kolundaki sendikalarla anlaşıp;

Ülkemiz için iç veya dış yanlış politikalara, hep birlikte, dur diyebilirsin.

Doğru politikalara destek verebilirsin.

Ülkenin doğal kaynaklarının işletilmesini sağlayabilirsin.

Doğal kaynakların ülke içinden bazı kişilere veya yabancılara peşkeş çekilmesine izin vermezsin.

Ülkenin dev sanayi tesislerinin üç paraya satılmasına, milyonlarca kişinin “İŞSİZ VE AÇ” kalmazsına dur diyebilirsin.

Demokrasiye, hukuk devletine, yolsuzluklara karşı durabilirsin.

Ama sendikasız olursan,

Yapılan her şeye kahrolursun ama elinden bir şey gelmez.

Hangi parti iktidar ise onun milletvekili, il ve ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının peşinden;

“AMAN BANA, OĞLUMA, KIZIMA İŞ” diye koşturursun.

İşim yok, aşım yok bana “YİYECEK YARDIMI VER” diye koşturursun.

Hasta oldum, sosyal güvencem yok “YEŞİL KART” diye koşturursun.

Her seçim geldiğinde seni bu durumda bırakan ayni partiye, “KÖMÜR, BİR TORBA YİYECEK” veriyor diye yine oy vermek zorunda kalırsın.

Neden? Diyenlere de;

BU DÜZEN DEĞİŞMEZ, BİR BENLE NE OLUR? Dersin.

Evet, sen sendikalı olmazsan bu düzen değişmez.

Evet, sendikalı olmazsan tek başına kalırsın.

Ama sendikalı olursan;

“YALNIZ OLMADIĞINI MİLYONLARCA KİŞİ OLDUĞUNU” görürsün.

Adil olmayan düzen değiştirebilirsin.

Ülkede “İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUK” önleyebilirsin.

Ülke zenginleşince, bu zenginliği bir avuç kişi paylaşamaz.

Ülkenin zenginleşmesinden herkes eşit pay alır, gelir dağımı adil olur.

Kim olursan ol,

“SENDİKALI ama GREVLİ TOPLU SÖZLEME HAKKI OLAN SENDİKALI” ol. 06.02.2010

YENİ ANAYASA

YENİ ANAYASA

Bu anayasayı beğenen yok.

Büyük çoğunluk “EVET DEĞİŞMELİ” diyor.

Ama ayni kişiler Anayasanın tamamının da, bazı maddelerin de değişik yapılmasına da HAYIR diyorlar.

PEKİ NEDEN?

Çünkü anayasayı değiştirecek olanların samimiyetine güvenmiyorlar.

Eski anayasadan daha iyi, daha demokratik bir anayasa yapacaklarına inanmıyorlar.

Anayasada “DEMOKRATİK AÇILIM” için değişiklik yapacağız diyorlar. Peki öyleyse;

1 - SİYASİ PARTİLER YASASI DEĞİŞECEK Mİ?

Halk, kendi vekilinin kim olacağına karar veremiyor.

Belediye başkanı, il genel meclisi, adayı kim olacak ona bile lider karar veriyor.

Hatta partinin il veya ilçe başkanı kimin olacağına da lider karar veriyor.

İşte bu nedenle;

Milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi üyesi, partinin il başkanı, ilçe başkanı halkın isteklerini değil parti liderinin dediklerini yapıyorlar.

Ama “SİYASİ PARTİLER YASASI” değiştirilmiyor.

2 – SEÇİM YASASI DEĞİŞECEK Mİ?

Seçim barajı % 10 o kadar yüksek ki insanlar istemese de barajı geçecek büyük partilere oy veriyorlar. Barajı aşmak için bazı partiler ilkesiz seçim ittifakları yapıyorlar.

Örnek aldığımız, AB ülkelerinde baraj en fazla % 5.

Partiler yasal olarak seçim ittifakı yapabiliyorlar.

Ama “SEÇİM YASASI” değiştirilmiyor.

3 – SENDİKALAR VE İŞ GÜVENCESİ YASASI DEĞİŞECEK Mİ?

Sendikasız işçi güçsüzdür. Hiçbir sosyal güvencesi yoktur. Sigortasız çalıştırılır.

Zam isteyince işten atılır. İş yerinde iş güvencesi yoktur sık, sık iş kazalarında birçok işçi hayatını kaybeder. Ölen işçinin yakınlarına işveren tazminat bile ödemez. Tazminat alabilmek için yıllarca yargıda uğraşır.

Tekel işçileri sendikalı olmasaydı bu mücadeleyi yapabilir miydi?

Çalışanlara “GREVLİ TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKAL HAKLAR” verilmiyor.

4 – DOKUNULMAZLIKLAR “YÜZ KIZARTICI SUÇLAR” İÇİN yani, AB ülkelerinde olduğu gibi;

Ahlak düzeninin şiddetle reddettiği, toplumun çok büyük ahlaki tepkiler gösterdiği “IRZA TECAVÜZ, ,SARKINTILIK, KIZ, KADIN VE ERKEK KAÇIRMAK, FUHŞA TAHRİK, ZİMMET, İRTİKÂP, RÜŞVET, HIRSIZLIK, DOLANDIRICILIK, SAHTECİLİK, İNANCI KÖTÜYE KULLANMA, YALAN YERE TANIKLIK, YALAN YERE YEMİN, HİLELİ İFLAS” gibi suçlar için bile kalkmıyor.

5 – YÖK YASASI DEĞİŞMİYOR.

6 – YARGIYI REFORMU YAPILACAK MI?

Yargıyı bağımsız, siyasi iktidarların etkisinden kurtaracak demokratik değişiklikler yerine,

Yapılmak istenen değişiklikle Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Danıştay yani üst yargının bile siyasi iktidarların kontrolüne girmesi amaçlanıyor.

7 – MEDYA “RADYO – TV” YASINDA DEĞİŞİKLİK YAPILIP MEDYA SAHİPLERİNİN AYNİ ZAMANDA DEVLETLE İŞ YAPMASI ENGELLENMİYOR.

Eğer yapılacak anayasa değişikliği halkın bu sorunlarına çözüm getirmeyecekse,

Halk;

Kendi vekilini yine kendisi seçemeyecekse,

Yüksek baraj nedeniyle, yine eskiden olduğu gibi ya istemediği partiye oy verecek veya milyonlarca oy çöpe atılacaksa,

Çalışanlara grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar verilmeyecekse,

“YÜZ KIZARTICI SUÇLAR” için bile dokunulmazlıklar yine devam edecekse,

Üniversiteler kendi rektörünü seçemeyecek, YÖK kalacaksa

İktidar medyaya her türlü baskıyı yapacak, ayni zamanda iş adamı olan medya sahipleri devletten ihale alabilmek için halkın gerçek dert ve sorunlarına yer gazete ve TV lerin de yer vermeyecekse,

Yer veren medya sahipleri iktidar tarafından en ağır şekilde cezalandırılacaksa,

İŞSİZLİK, YOKSULLUK, YOLSUZLUK sona ermeyecekse,

YOLSUZLUK YAPANLARDAN hesap sorulamayacaksa

Nasıl “DEMOKRATİK AÇILIM” olacak?

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE neden “EVET” diyelim? 28.01.2010

MESLEK ODALARI

MESLEK ODALARI

Demokratik ülkelerde;

Toplumun bütün kesimleri örgütlüdür ve hukukun üstünlüğü vardır.

Çalışanlar, “işçi, memur” sendikalarda,

Tarımla uğraşanlar tarım kooperatiflerinde, ziraat odalarında,

Küçük esnaf ve sanatkârlar meslek odalarında, örgütlüdür.

Bu kesimler ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır.

Bu kesimlerin beklentileri ve çıkarları birçok konuda ortaktır.

Bu örgütler kendi “ekonomik, demokratik” hak ve çıkarlarını savunurlarken ayni zamanda ülkemizdeki “barışı, kardeşliği, bir arada yaşamayı, demokratik, laik hukuk devletini de” savunurlar.

Çünkü bir kez “demokratik hukuk devleti ilkelerinden çıkılmasına sessiz kalınırsa ülkedeki herkes zarar görür.

Eğer meslek odalarının başta üye kayıtları, seçme ve seçilme haklarında demokratik kurallara uyulmazsa, hukuku saygı gösterilmezse işlevlerini yerine getiremezler.

Üyelerle yönetim arasında kopukluk olur.

Üyeler yönetime güvenmezler.

Yönetime gelenler yetkilerini kendi çıkarları için kullanırlar ve ne yaparsa yapsınlar hiçbir zaman kimseden hesap sorulamaz.

Günümüzde meslek odaları işlevlerini yerine getiriyor mu?

Üyelerinin sorunları için bir şeyler yapılıyor mu?

Üyeler, oda yönetimlerine sorunlarımıza çözüm bulacağına güvenip inanmakta mıdır?

Birçok oda da seçimi eski başkanlar yine kazanacak.

Kazanabilirler.

Başkan çok başarılıdır, üyeler ayni kişiyi defalarca başkan seçebilirler.

Bunun antidemokratik bir tarafı yoktur.

Acaba ülkemizde başkanlar defalarca başarılı oldukları için mi seçiliyorlar?

Kaçıncı kez seçilmiş olursa olsun, kaç yaşına gelirse gelsin genelde bir çoğu başkanlıktan neden ayrılmak istemiyor?

Bunun nedeni hizmet aşkı mı?

Maddi yönden bir menfaati mi var?

Siyasette, bürokraside ve halk arasında belli bir saygınlık kazanmak için mi?

Küçük esnaf ve zanaatkârların, “bakkallar, lokantacılar, demirciler, terziler, berberler v.b” meslek odalarında demokratik işleyiş var mı?

Bu odalarına üye olma zorunluluğu olmasa kaç kişi üye olur?

Bu gün bu meslek odaları devlet dairesi gibi çalışmıyor mu?

Bu odalar “kayıt tutma, evrak verme ve bu işlerin her biri için (aylık veya yıllık aidatlar dışında ) ücret alan bir kurum halinde değil mi?

Üyelerce çeşitli adlar altında alınan bu paraların nerelere harcandığı denetlenebiliyor mu?

Yönetimler üyelerinin ekonomik ve demokratik hakları için ne yapıyorlar?

Bu günlerde oda seçimleri yapılacak.

Oda seçimlerinde ayni mesleği fiilen yapanlar, vergi mükellefliği devam ettiren ve en az 6 aydır oda üyesi olanlar seçme ve seçilme hakkına sahiptir.

Seçimden önce, seçme ve seçilme hakkına sahip üyelerin listesini askıya çıkaracak.

Üyelerin serbestçe bu listeleri inceleyip, itiraz etme hakkı olacak.

Ama oda yönetimleri bu kurallara tam olarak uyuyor mu?

Üye listeleri herkesin görüp inceleyebileceği yer ve süre askıda kalıyor mu?

Her seçimden sonra en çok itirazlar ve şikâyetler neler?

1 - Mesleğini yapmayı bırakmış, vergi mükellefliğinden ayrılmış kişiler listelerde yer alıyor. Yönetime muhalif bazı üyeler listede yer almıyor.

2 - Üye olan olmayan birçok kişi seçimlere yakın eski tarihle üye yapılıyor.

3 – Üyeler listeleri, ismim var mı? İsmi olanlar gerçekten seçme ve seçilme hakkına sahip bu mesleği yapan kişiler mi?” serbestçe incelenemiyor.

Sonuçta seçimler oluyor, genellikle eski başkan tekrar seçiliyor.

Listelere ve seçim sonuçlarına mahkemeye itiraz edilse bile, yargılama sonucunda “kongrenin iptaline karar verilse bile” itirazlar, temyiz derken o zamana kadar yeni seçim süresi geliyor.

Kimse de bir ceza almıyor.

İşte bu nedenle “KÜÇÜK ESNAF VE ZANAATKÂR ODALARI” yeni haklar elde edemiyor, hatta daha önceden elde ettikleri hakları ellerinden alınıyor.

Eczacılar birliğinin yaptığını yapamıyorlar.

Ülkemizde demokratik hukuk devleti tam olarak yerleşemiyor. 20.01.2010

LİNÇ

LİNÇ

Küçük bir kasabada bir cinayet işleniyor.

Yabancı biri cinayet zanlısı olarak gözaltına alınıyor.

Halk zanlıyı linç etmek istiyor.

Emniyet görevlileri dirense de kalabalık binada yangın çıkarılıyor.

Bu karışıklıkta zanlı kaçıyor ama halk onun yandığını düşünüyorlar.

Bu olaylar olduğu sırada kasabada film çeken ekip bütün olayları görüntülediğini anlaşılıyor.

Bu görüntüler delil kabul edilip linç girişimine katılanların yüzlerce kişi hakkında “toplu halde linç girişimi ile öldürme suçu” nedeni ile dava açılıyor ve yargılama başlıyor.

Kışkırtıcılar, en önde olanlar için en ağır ceza istenirken tüm katılanlar içinde az veya çok cezalandırılmaları isteniyor.

Bunu yıllar önce bir filmde seyretmiştim.

Doğru olanı da budur.

Eğer kendini hem yargı, hem cellât yerine koyanlara ses çıkarılmaz, hatta iyi yapmışlar diye düşünürsek yarın ayni şey bizim başımıza da gelmez mi?

Sivas olayları da linç değil miydi?

Orada bulunanların görüntülerini TV de izlemedik mi?

Kaç kişiyi cezalandırdık?

Bazı kişiler basın toplantısı yaparken saldıranların hangisi yakalanıp yargıya götürüldü?

Bazı kişiler adliye önünde bile zanlıları linç etmek, dövmek için saldırdığında hangisi güvenlik güçlerince yakalanıp, yargıya taşındı?

Üstelik saldırı sırasında kameralar çalışıyor ve akşam biz TV de izliyoruz.

Kameralardan tespit edilip katil yakalanıyorsa linç girişiminde bulunanlar tespit edilip yakalanamaz mı?

Ama bu yapılmadığı gibi “POLİS LİNÇ ETMEK İSTEYEN HALKIN ELİNDEN KURTARDI” deniyor.

Bir kişinin suçlu olup olmadığına, eğer suçlu ise ne ceza alacağına yargı karar verir.

Linç her zaman kalabalıklarla yapılmaz.

Günümüzde “MEDYA LİNÇ” bir çok kişiyi etmiyor mu?

Peki, hiç biri ceza alıyor mu?

Eğer iktidarın aleyhine yazılıp söylenmişse hemen dava açılıyor.

Ama yandaş medya ise kimse bir şey yapabiliyor mu?

Gümüşhane baro başkanına, Danıştay yargıçlarına linç girişimini kim başlattı?

Şimdi bu saldırının sorumlusu olarak kimler gösteriliyor?

HIRANK DİNK hakkında Türklüğe hakaret ettiği nedeniyle dava açılmıştı. Yargılanırken linç etmeğe hazır topluluklar adliye kapısında bekleyip fırsat bulsa parçalayacaklardı. Basında neler yazıldı hep okuduk. Gelen mektup ve elektronik posta ile gelen tehditlerden şimdi haberimiz oldu. Bunların bir kısmını da yetkililere ulaştırdığı anlaşıldı. Yargılanma sürecinde sadece ülkemizde değil bütün dünyada bu davanın izlendiği de biliniyordu.

Buna rağmen koruma verilmediği de açığa çıktı. “bizden koruma istemedi” gerekçesini ileri sürenler acaba şimdi hiç olmazsa vicdanlarında suçluluk duyuyorlar mı?

Şimdi “HIRANK DİNK’İ ” kimin öldürdü diyorlar?

Ama onu düşman gibi gösteren, basın, medya, kişi ve kurumlar, onu korumakla sorumlu olan yetkililerin onun öldürülmesinde az veya çok payı yok mu?

Bundan sonra yapılacak iş nerede neden olursa olsun, gerçekten suçlu bile olsa herhangi bir kişi ve topluluğa linç girişiminde bulunanlara, öldürülmesi, cezalandırılması için teşvik, destek, telkinde bulunanlara en ağır cezaların verilebilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu yasalar istisnasız herkese uygulanmalıdır.

Bütün tetikçilerin 18 yaşından küçük çocukların, bu cinayetleri kendi kişisel fikir ve düşüncesi ile yapmayacağı açık değil mi? HIRANT DİNK’ i öldüren tetikçi, 17 yaşında bir genç gazetelerde yazanlardan, TV de söylenenlerden, internette okuduklarından etkilenecek, Trabzon’dan İstanbul’a gelecek, gazeteyi bulacak HIRAN DİNK’ i vuracak. Buna kim inanır?

Emniyet güçleri rüşvet var diye resmi kurumlara, uyuşturucu satılıyor diye belli işyeri ve sokaklara gizli kamere koyuyor. 3 – 5 ay bazen daha uzun süre izliyor ve sonunda suçluları yakalıyor. Solcu örgütlerin içine ajan sokuluyor. Birçok kişinin telefonları dinleniyor.

Peki, bu cinayetleri işleyen kişilerin, yaşadıkları çevreler, görüştükleri kişiler, gittikleri yerler neden gözetlenmiyor?

Neden “LİNÇ GİRİİŞİMİNDE” bulunanların tespiti ve yargıya çıkarılması için bu sistemden yararlanılmıyor?

Hiç zaman geçirmeden linç girişiminde bulunanlara en ağır cezalar getirilmeli ve uygulanmalıdır. 09.01.2010

HİPNOTİZE OLMAK

HİPNOTİZE OLMAK !

TBMM nin toplam milletvekili 550.

Salt çoğunluk yani yarıdan bir fazlası 276.

Yasa çıkarmak için kaç milletvekili oyu gerekir?

TBMM de hazır bulunan milletvekillerinin bir fazlasının oyu.

Ama TBMM nin çalışması için 184 milletvekili ve yasa çıkarmak için 139 milletvekili oyu yeterli.

İktidarda bulunan AKP nin TBMM de kaç milletvekili var?

Salt çoğunluktan çok fazla 338 milletvekili var.

Dahası komisyonlarda da çoğunlukları var.

Bu nedenle yasa tasarı ve tekliflerinden istediğini ilk sıraya alabilir.

TBMM de öncelikle görüşülmesini sağlayabilir.

Muhalefet partilerinin bütün engellemelerine rağmen İstediği yasayı istediği gibi ve istediği zaman çıkabilir.

İstediği yasaları çıkarırken;

TBMM aralıksız, tatil, gece gündüz demeden çalıştırmadı mı?

Ama çıkarmak istemediği yasalar olunca suçlu belli.

Kim?

TEK SUÇLU, BAŞTA ANA MUHALEFET CHP OLMAK ÜZERE MUHALEFET PARTİLERİ.

İsteseler Anayasada değişiklik yapamazlar mı?

Yaparlar.

Anayasada değişiklik yapmak için TBMM de kaç milletvekili oyu gerekir?

Referandumsuz yürürlüğe girmesi için 367 oy.

Ama 330 oy ile de anayasa değişikliği yapılabilir.

Bunun için TBMM de kabul edildikten sonra referandum “halkoylaması” yapılır, çoğunluk evet derse anayasa değişikliği yürürlüğe girer.

2007 yılında AKP, “Cumhurbaşkanını halk seçsin” diye TBMM ne anayasada değişiklik teklifi verdi.

TBMM de 367 milletvekili oyu sağlanamadı.

Ne yapıldı?

Halk oylaması.

Ve anayasada değişiklik bu şekilde yürürlüğe girmedi mi?

İktidar partisi AKP istemediği için birçok yasayı değiştirmiyor.

İstemediği için anayasada değişiklik yapmıyor.

Ama halka dönüp;

Başbakan ve bakanlar, AKP yönetici ve milletvekilleri

Bunun suçlusu “başta ana muhalefet CHP olmak üzere muhalefet partileri” diyorlar.

Peki, buna insanları nasıl inandırıyorlar?

Ellerindeki devlet ve medya gücü ile.

Başta TRT olmak üzere yandaş medya ile.

Başbakan boşuna mı medyaya saldırıyor, baskı uyguluyor, onu yazmayın, bunu söylemeyin diyor?

Siz hiç yandaş medyada “GAZETE ve TV” iktidar partisini, AKP ve başbakanı eleştiren bir yazı gördünüz veya söz duydunuz mu?

Onların tek görevi iktidar ve AKP ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin hepsi doğrudur, hiç yanlışı yoktur. “YOKSULUĞUN, İŞSİZLİĞİN, YOLSUZLUĞUN” engellenememesinin, “DEMOKRATİK AÇILIMIN” yapılamamasının nedeni, tek suçlusu başta ana muhalefet CHP olmak üzere tüm muhalefet partileridir.

İşte yandaş medyanın görevi buna halkı inandırmaktır.

Bu güne kadar bunu çok iyi başardılar.

“AÇ, İŞSİZ, EVSİZ, GELECEĞİNDEN UMUTSUZ” milyonlarca kişi onlara inandı.

İktidar partisine, başbakana kızmadı.

BAYKAL ve CHP, BAHÇELİ ve MHP, PARLAMENTO İÇİNDE VEYA DIŞINDA TÜM MUHALEFET PARTİLERİNE KIZDI.

Her seçimde milyonlarca kişi “İPNOTİZE OLMUŞ” gibi oylarını AKP ye veridi.

Galiba önümüzdeki seçimlerde - başta ana muhalefet CHP ve diğer muhalefet partilerinin tüm hata ve yanlışlarına rağmen” sonuç farklı olacak?

Ne yaparsa yapsın, AKP iktidarı sona erecek. 03.01.2009