11 Nisan 2010 Pazar

YÜKSEK MAHKEME YARGIÇLARI

YÜKSEK MAHKEME YARGIÇLARI
BÜROKRAT DEĞİLDİR

Bütün demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi ülkemiz anayasası “KUVVETLER AYRILIĞI, ilkesini benimsemiştir.

Yasama, Yürütme ve yargının hiç birinin diğerine üstünlüğü yoktur.

Hiç biri diğerinin görev alanına ve yetkisine karışamaz.

Ancak her zaman son sözü “kararı” “YARGI” söyler.

Yürütme “TBMM” tarafından çıkarılan yasaların, Anayasaya uygun olup olmadığına “başvuru yapıldığında” Anayasa mahkemesi karar verir.

Bakanlar kurulu kararlarının, bakanlıklar, resmi kurumlar tarafından çıkarılan genelge, talimatların, tüzük ve yönetmeliklerin, tüm resmi kurumların, belediyelerin bile yaptığı uygulamaların, anayasa ve yasalara uygun olup olmadığına, kamu yararı bulunup bulunmadığına Danıştay, Bölge idare mahkemeleri “YARGI” karar verir.

Hükümet ve resmi kurumların harcamalarının anayasa ve yasalara uygun yapılıp yapılmadığını Sayıştay “YARGI” denetler.

Seçimlerin anayasa ve yasalara uygun, adil yapılıp, yapılmadığına “Kİ SEÇİMLERDEN 3 AY ÖNCE İÇ İŞLERİ, ADALET ve ULAŞTIRMA BAKANLARI İSTİFA EDER, YERLERİNE TARAFSIZ KİŞİLER GÖREVE GELİR” Yüksek seçim kurulu “YARGI” denetler.

Anayasa ve yasalara aykırı hareket eden, “YOLSUZLUK ve ADALETSİZLİK yapan “başbakan, bakan, müsteşar, büyükelçi, vali, savcı, yargıç, Genelkurmay başkanı, ordu komutanı, emniyet genel müdürü, sade vatandaş” kim olursa olsun, yargılayıp “SUÇLU veya SUÇSUZ” olacağına karar verecek olan “YARGIDIR.”

Bu nedenle ”YARGININ TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ” olması gerekmektedir.

Bütün demokratik hukuk devletlerinde böyledir.

Çünkü hukuk olmazsa demokratik olamazsınız.

YÜRÜTME; yani TBMM içinden çıkan “HÜKÜMET.”

YASAMA; “TBMM” yani iktidar veya muhalefeti oluşturan 550 milletvekilidir.

Bu gün ülkemizde yasama ve yürütme iç içe geçmiştir.

Çünkü ülkemizde siyasi partiler ve seçim yasası antidemokratiktir. Kimin milletvekili olacağına halk değil liderler karar verdiğinden milletvekilleri “MİLLETİN” değil liderlerin sözüne göre davranmaktadır.

İşte bu nedenle milletvekilleri “kendilerine Anayasal hak olarak” verilen denetim yetkisini kullanamıyor,

TBMM de çoğunluğu oluşturan iktidar partisi milletvekillerinin oyu ile “YÜRÜTME – HÜKÜMET” denetlenemiyor.

Demokratik hukuk devletinde olması gereken eşit üç kuvvetten ikisi YÜRÜTME – HÜKÜMET ve DENETİM yetkisi iktidar partisi daha doğrusu başbakanda toplanmaktadır.

Bu gün tam olarak iktidarın kontrolüne girmeyen sadece “YÜKSEK YARGI; “ANAYASA MAHKEMESİ, YARGITAY, DANIŞTAY, SAYIŞTAY” kalmıştır.

Yasalara göre müfettişler adalet bakanlığına bağlı, yargıç ve savcıların sicillerinin tutulması Adalet bakanlığı yetkisindedir.

Bu nedenle aslında Yüksek yargı dışında kalan yargıç ve savcılara zaman, zaman iktidar partileri isteklerini yaptırabilmektedir.

Bu kadar büyük gücü elinde bulunduran iktidar bununla da yetinmeyip şimdi “yüksek yargının, hâkimler ve savcılar yüksek kurulunun yetkilerini de kendi eline geçirmek istiyor.

Bunu açıkça söyleyemedikleri için “YARGI REFORMU” yapalım diyorlar.

Bizi millet iktidar yaptı, her türlü yetkiyi verdi.

Öyleyse TBMM den istediğimiz yasayı çıkarırız, her istediğimizi yapabiliriz.

Muhalefet partileri bize engel çıkarmamalı,

Yüksek yargı “Danıştay, Yargıtay, Anayasa mahkemesi” bize engel olmamalı.

Çıkardığımız yasalar “ANAYASAYA MAHKEMESİNDE” iptal edilmemeli,

Yaptığımız atamalar, verdiğimiz kararlar “Danıştay veya mahkemelerce” iptal etmemeli,

Bunu yaptıkları zaman “MİLLET EGEMENLİĞİNE” karşı gelmiş olurlar.

Yaptıklarımız “MİLLET YARARINA değilse halk bizi seçimlerde zaten cezalandırır” demekteler.

Hiçbir Demokratik hukuk devletinde böyle bir şey olamayacağını,

Adalet bakanı da, başbakanda, cumhurbaşkanın da yargıya karışamayacağını,

İktidarın tek görevinin yargının adil ve tarafsız olması için bütün ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu da çok iyi biliyorlar.

Buna rağmen Yargıyı Adalet bakanına bağlı, “YÜKSEK MAHKEME YARGIÇLARINI” Adalet bakanlığının bürokratları gibi göstermek istiyorlar.

“REFORM” yapacağız diye nasıl bir anayasa bir değişiklik yapmak istiyorlar?

Anayasa mahkemesi üyelerini TBMM seçecek.

Hâkimler ve savcılar yüksek kurulu (HSYK) yani savcı ve yargıçların göreve alınması, terfisi, tayini, yüksek yargıya üye seçilmesini yapacak kurulun üyelerini TBMM si seçecek.

Çok masum ve demokratik görülen bu isteklerin arkasındaki amaç nedir?

TBMM de çoğunluk kimde?

İktidar partisinde.

Yüksek mahkeme yargıçlarını TBMM seçerse, kimi seçer?

Cumhurbaşkanı, YÖK başkanını nasıl seçti ise, Üniversite rektörlerini nasıl belirliyorsa TBMM de yüksek yargıya seçilecek yargıçları, savcıları kendine yakın kişileri seçmeyecekler mi?

Bugün, Cumhurbaşkanı iktidar partisinden, TBMM başkanı iktidar partisinden seçilmedi mi?

TBMM de çoğunluğu da iktidar partisinde. İktidar partisi milletvekilleri başbakanın sözünden dışarı çıkamıyor. Başbakanın her dediğini itirazsız yerine getiriyor.

Eğer iktidar partisinin istediği gibi anayasa değişikliği yapılırsa, yüksek yargı da siyasi iktidara emir kontrolünde olacak.

Bir gün iktidar partilerinden biri çıkar, Anayasa ve yasaları değiştirerek;

Seçimde barajı % 25 e çıkarır, seçimleri 10 yılda bir yapılmasına karar verir, basın ve TV lar da muhalefetin söylediklerinin yazılıp söylenmesini yasaklarlarsa, Muhalefet partilerinin TBMM de dahi söz hakkını kaldırırlarsa kim ne yapabilir?

Bu güne kadar hiçbir iktidar bunları yapamadı ise sadece ve sadece “YARGININ İKTİDARIN KONTROLÜNDE OLMAMASINDADIR.

Eğer ülkemizde tam bir demokrasi, hukuk devleti olması için anayasa ve yasalarda değiştirilerek “REFORM” yapılacaksa;

Önce siyasi partiler ve seçim yasası demokratik hale getirilmeli, dokunulmazlıklar kaldırılmalı, tüm çalışanlara grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmeli.

Örnek gösterdikleri AB ülkelerinde olduğu gibi “TARAFSIZ, BAĞIMSIZ” bir yargı sağlanmalıdır. 20.02.2010

Hiç yorum yok: