30 Ocak 2008 Çarşamba

DOKTOR CİVANIM

Doğu ve güneydoğu Anadolu 80 yıldır kalınmamış, hep mahrumiyet bölgesi olmuştur. Cumhuriyetle birlikte Anadolu’nun, Doğu ve güney doğunun kalkınması için Devlet öncülüğünde; Köy enstitüleri, fabrikalar, maden araştırmaları, et ve tavuk tesisleri, yem fabrikaları ve daha birçokları Anadolu’nun en ücra yerlerine yapıldı.

Ancak 1950 de DP iktidarı ile birlikte A. MENDERES, S. DEMİREL ve T. ÖZAL tarafından özel sektör eliyle kalkınma modeli benimsenmiş, yatırım için özel sektöre teşvik ve krediler verilmiştir. Fakat verilen milyarlarca dolar krediler özel sektör tarafından Anadolu’da değil batıda kullanılmış, doğu ve güney doğuda değişen hiçbir şey olmamış üstelik bu kredilerin birçoğu geri alınamamıştır. Dahası var olan kamu tesisleri özelleştirme adı altında özel sektöre yok pahasına verilmiş, kapanmış, tarımla ve hayvancılıkla uğraşan köylü, buralarda çalışan işçi perişan olmuştur.

Şimdi doğu ve güney doğuda yani geri kalmış bölgelerde görev yapacak doktorlara (UZMAN DOKTOR) zorunlu görev yasası çıkarıyorlar, yasa Anayasa mahkemesi tarafından iptal edilince kızıp BİZDE DOKTOR İTHAL EDERİZ diyorlar. Birkaç gün geçmeden bunun hiç kolay olmadığı, gelecek doktorun doğu ve güney doğuya gönderilemeyeceği, Türkçe bilmesi, bitirdiği okulun denkliği gibi imkansız denecek zorlukları olduğu sağlık bakanı tarafından bile açıklanıyor. Üstelik doğu ve güney doğuda görev yapan birçok uzman doktorun yakın zamanda batıya tayininin yapıldığı anlaşılıyor. Uzmanlık sınavını kazanmış birçok doktorunda atama beklediği, birçoğunun “NEREYE OLSA GİDERİM” dediği açığa çıkıyor. Hatta evli bir uzman doktorun ataması yapılmadığı ve geliri olmadığı için eşi doğum yapacağından YEŞİL KART almak için başvurduğu anlaşılıyor. Hekimler odası, sadece doktor tayin etmekle soruna çözüm bulunmaz. Hastane, araç, gereç, tıbbı malzeme hepsinden önemlisi hemşire, ebe ve sağlık elemanı olmadan olmaz diyorlar. Yani askere silah ve cephane vermeden “git düşmanla savaş” denilemiyorsa, doktora da tıbbi araç gereç, hemşire, sağlık memuru ve ebe olmadan “git hastalıklarla savaş” diyemezsin demek istiyorlar.

Ben her devlet memurunun “ÖZELLİKLE DOKTOR VE ÖĞRETMENİN” yurdun her bölgesinde belli süreler zorunlu olarak görev yapması gerektiğine inandım, inanıyorum ve bunu savunuyorum. HİPOKRAT YEMİNİ ETMELERİNE RAĞMEN geçmişte de, bu gün de doktorlar doğu ve güneydoğu bölgelerinde (mahrumiyet yerlerinde) çalışmak istemediler, istemiyorlar. (istisnalar kaideyi bozmaz) Sosyal yaşam koşulları yokmuş, hastaneler boşmuş ve daha bir çok nedenle kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Kimse doktorlardan ömür boyu mahrumiyet bölgelerinde görev yapmasını istemiyor. Her doktor 2 yılını olsun mahrumiyet bölgesinde geçirse sorun belki kendiliğinden çözülecek. Uzman doktor olunca hastanelere tıbbi araç gereç, hemşire, hasta bakıcı da verilecek. Çok daha önemlisi hastaların bir çoğu özellikle çocuklar ölmeyecek, sakat kalmayacak. Doğu ve güney doğudaki insanlarında yaşama hakkının en az batıdakiler kadar olduğuna inanmalıyız. Bu konuda sadece doktorları suçlamıyorum. Ülkemizde her iktidar tarafından yasalara rağmen torpil, adam kayırma, eşe, dosta, partiliye ayrıcalıklı davranmaları hep olmuştur, olmaktadır. Doğu ve güney doğuda memur olarak görev yapıyorsan tayin yaptırman için çok kuvvetli bir torpil bulman gerekir.

1987 de TUNCELİ devlet hastanesinde ayni zamanda başhekim olan sadece 1 uzman doktor vardı yerine kimseyi veremedikleri için 12 yıldır oradaydı. Sonunda bir tayin yapıldı ve o gitti. Basında Doktorların para ile tayinini yaptıran bir şebeke haberi çıktı. Bu haberde Tunceli devlet hastanesi başhekimi tek uzman doktorun (en az 7-8 yıldır oradaydı) adı da geçiyordu. 1992 de Erzincan ve Pülümür depremi oldu. Bu nedenle 3 aylık geçici görevle uzman doktorların tayinleri yapıldı TUNCELİ’ ye. Fakat birçoğu gelmedi. Birçoğu zorunlu hizmet süresince ya izin kullandı veya rapor aldı. Hatta tayini yapılan bir uzman doktorun izin ve rapor alamayınca bilerek trafik kazası yaptığını söylüyordu valimiz. Halbuki başta vali olmak üzere gelen doktorlar öyle el üstünde tutuluyordu ki şaşardınız. Bu nedenle bazı doktorlar geçici görev süresinin uzatılmasını istemişlerdi. Depremden dolayı ölü yaralı da yoktu. Deprem telaşı bittikten sonra doktor tayinleri durdu.

1986 yılında kadastro müdürü olarak TUNCELİ’ ye tayinim çıktığında tüm arkadaş ve dostlarımın karşı çıkmasına rağmen ailemi de alarak gittim. TUNCELİ birinci derecede kalkınmada öncelikli ve olağanüstü hal kapsamında bir il. 3 yıl görev yaparsam geri gelirim diye düşünüyordum. Ne safmışım. 5,5 yıl sonra zorla tayin yaptırabildim.

Bunlar birkaç örnek ve doğu ve güney doğu Anadolu hep mahrumiyet yeri olmuştur. Buralara devlet memuru olarak atananlar ya sürgün ya ilk atama (yargıç, asker, kaymakam gibi zorunlu hizmeti olanlar dışında) olmuştur. Siyasi iktidarlar yakınmaz, şikayet edemez, başkalarını suçlayamaz. Hele Anayasayı bile değiştirecek bir çoğunlukla tek başına iktidar ise suçu başkasına atmaya hiç mi hiç hakkı yoktur.

Ancak iktidar ne kadar büyük çoğunlukta olursa olsun çıkardığı yasalar anayasaya, yaptıkları uygulamalar yasalara aykırı olamaz.

Demokrasilerde kimse her istediğini yapamaz, yaptırmazlar. 2006

Hiç yorum yok: