2 Şubat 2008 Cumartesi

15 – 16 HAZİRAN

Belki de “DAHA İŞİMİZ YOK NE EMEKLİLİĞİ” veya “BEN EMEKLİ OLUNCAYA KADAR BU YASALAR KİM BİLİR DAHA KAÇ DEFA DEĞİŞİR” diye düşündük, emeklilik yaşını kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşına prim gün sayısı 7000 güne çıkarken sessiz kaldık. Şimdi ondan çok daha acımasız adına birde “SOSYAL GÜVENLİK REFORMU” dedikleri sosyal haklarımızı 50 yıl geriye götüren bir yasa çıkaracaklar. Öyle bir yasa ki büyük çoğunluğumuz 25 yılı, 9000 iş gününü “iş güvencesi olmadığından” dolduramayacak ve emekli olamayacak. Bazılarımız 25 yılını doldursa, 9000 iş günü prim ödese dahi, kadınsa 58, erkekler 60 yaşına gelmeden (her yıl yaş sınırı artacak, 20 yıl sonra 75 yaş şartı aranacak) emekli maaşı alamayacak.
HAKLARIMIZ GERİ ALINIRKEN SESSİZ KALANLAR 15-16 HAZİRAN DİRENİŞİNİ BİLMELİ DİYE DÜŞÜNDÜM.
1961 ve 1982 anayasalarının ikisi de askerlerin gölgesinde yapılmıştır ama, 12 eylül darbesinden sonra yapılan 1982 anayasası ne kadar yasakçı ve antidemokratikse, 1961 anayasası aksine demokratik ve özgürlükçü bir anayasadır. Demokratik, sosyal bir hukuk devletini, temsilde adaleti, düşünce, fikir özgürlüğünü sağlamıştır. Bu anayasanın verdiği özgürlük sonucu 1963 yılında GREVLİ TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKAL HAKLAR içeren yasa kabul edildi. 40 yıldır yasaklı ve baskı altında olan sol kitaplar da ilk defa açıktan yayınlanmaya ve sosyalist düşünceler geniş aydın kesimlerin, öğrencilerin ilgisini çekmeye başladı. 13 .02.1961’de de 12 sendikacı tarafından Türkiye İşçi Partisi (TİP) kuruldu.
Ülkemizde sendikalar TÜRK–İŞ de örgütlü idi. Türk-İş yöneticileri siyasi iktidar güdümünde, uzlaşmacı bir politika (SARI SENDİKACILIK) sözde “partiler üstü sendikacılık” izliyordu. Bu teslimiyetçi anlayışa karşı çıkan bazı sendikalar Türk-İş’ ten ihraç edildi. Bunun üzerine Türk–İş’ ten ayrılan bazı sendikalar 1967 yılında DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARINI (DİSK) kurdular. İşçi haklarını savunması, koruması, sendikasız işçileri sendikalı yapmak için verdiği mücadele, ve sınıf sendikacılığı konusunda işçileri eğitip, bilinçlendirmesi DİSK’ i çekim merkezi haline getirdi. DİSK ayni zamanda ABD ve her türlü EMPERYALİZME karşı bir politika izliyor, demokratik, hukuk devletini, ülke yönetiminde işçi ve emekçilerinde söz ve karar sahibi olması için mücadele ediyordu. PETROLLERİN MİLLİLEŞTİRİLMESİNİ, NATO üslerinin kapatılmasını savunuyordu. Yönetiminde DİSK kurucularının da bulunduğu TİP, 1965 yılında seçimlerde 15 milletvekilliği kazandı. İşçi sınıfı ne kadar örgütlü ve güçlü olsa da önderlik edecek devrimci bir siyasal parti olmadıkça kazanılmış işçi emekçi haklarının emperyalist egemen güçler tarafından her zaman geri alınabileceği gerçeğini bilen DİSK ve bağlı sendikalar iktidarı hedeflemek, ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olmak için TİP’ de siyasi olarak örgütleniyordu.
TİP ve DİSK’ in işçi, emekçilerin haklarını koruması, geliştirmesi, ülkenin dışa bağımlılığına karşı çıkması, başta ABD olmak üzere her türlü emperyalizme karşı çıkması, başta petrol olmak üzere ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yabancılara verilmemesi, sömürüye karşı çıkması Ülke yönetiminde söz sahibi olan egemen güçleri korkuttu. Her geçen gün bilinçlenip güçlenen ve siyasi hareketin içinde yer almaya başlayan işçi ve emekçilerin yakında iktidarı ele geçireceğinden korkmaya başladılar. 13 haziran 1970’de, DEMİREL hükümeti tarafından grevli toplu sözleşmeli sendikalar hakları kısıtlayan yasa tasarısını meclise sundu. Tasarı yasalaşırsa, işçilerin istedikleri sendikaya serbestçe üye olmayacak, hakkını aramayan sendikadan ayrılmayacak, toplu sözleşme ve grev hakları kısıtlanacaktı. Ülke genelinde faaliyet gösteren işkolunda sigortalı çalışan işçilerin üçte birini örgütlenmesi barajı getiriliyor, bir konfederasyonun faaliyet gösterebilmesi için sigortalı işçilerin üçte biri kadar üyeye sahip olması isteniyordu. Yani 274-275 sayılı sendikal yasaları değiştirerek DİSK’ i tasfiye edilecek, DİSK’ in toplu sözleşme yapma hakkı elinden alınacaktı.
Bu kabul edilemezdi. DİSK bağlı sendikalar hatta TÜRK – İŞ’ e bağlı bazı sendikaların işçileri 15 haziran 1970 de İzmit Gebze'den Kadıköy'e Levent'ten Mecidiye köy ve Taksime Bakırköy'den Top kapı ve Edirne kapıya kadar İstanbul'un dört bir yanında sokaklarda taleplerini "Anayasa çiğnenemez" "DİSK kapatılamaz" sloganları ile dile getirdiler. Bu eylemde Kadı Köyde polisin açtığı ateş sonucu üç kişi hayatını kaybetti. 16 haziranda, Kocaeli ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi. Eyleme 15 haziranda 115 işyeri ve yaklaşık 75 bin işçi, 16 Haziranda 168 fabrika ve 150 bine yakın işçiyi katıldı. ( o zaman işçi sayısı ve işyerleri düşünülünce çok büyük bir eylem) İstanbul, Gebze, İzmit’te fabrikalar durdu. Her tarafta işçiler çeşitli yürüyüşler ve mitingler düzenledi. Yasa kabul edildi ama "Anayasaya aykırı olduğu" için Anayasa mahkemesi iptal edildi. 15-16 Haziran 1970 direnişi, işçi-emekçilerin ilk kez kendi gücünün muazzam boyutlarını göstermiş, işçi sınıfı tarihinde yerini aldı. Daha sonra var olan haklarını korumak ve haklar elde edebilmek için ülke çapında TARİŞ ve DGM direnişleri, sendikal haklar için iş yeri ve iş kollarında sayısız mücadele ve direnişler gerçekleştirdiler.
12 eylül 1980 askeri darbesi sonrası işçi önderleri hapislere atılmadan, işkenceler yapılmadan ve DİSK kapatılmadan, yasakçı, antidemokratik 1982 anayasası halka zorla kabul ettirilmeden ile KAZANILMIŞ HİÇBİR HAK geri alınamadı.
Şimdi ise çok az kalan sosyal hakları da elimizden alacaklar ve biz sessiz kalıyoruz. PEKİ NEDEN? Eğer gerçekten “BEN EMEKLİ OLUNCAYA KADAR BU YASALAR KİM BİLİR DAHA KAÇ DEFA DEĞİŞİR” diye düşünüyorsak biz emekli olabilsek bile çocuklarımız ve torunlarımız hiçbir zaman emekli olamayacaktır.2007

Hiç yorum yok: