15 Şubat 2008 Cuma

NEDEN KORKUYORLAR?

Deniliyor ki; Avrupa ve ABD de üniversitede baş örtülü kızlarımız rahatlıkla okuyor.
Şimdi ülkemizde de TÜRBANIN üniversitelerde serbest olması için anayasada değişiklik yapılıyor. Toplumun önemli bir kesimi bundan rahatsız oluyor? Eğer bu değişiklik yürürlüğe girerse DEMOKRATİK LAİK DEMOKRASİYİ CUMHURİYETİMİZİN tehlike altında gireceği kaygısına kapılıyor.

Batılı ülkelerde, ABD ve Avrupa ülkelerinde sistem konusunda hiçbir kaygı yok. Bu ülkelerde hiçbir parti veya kişi Demokratik, laik Cumhuriyeti, özgürlükçü hukuk devletini değiştirmeyi, yerine din kurallarının geçerli olacağı bir düzeni getirmek diye bir programı ve çabası yok. Bazı partilerin “ırkçılık” üzerine politika yaparak belli bir sayıda milletvekili çıkarsa bile, bırakın iktidar olmasını, koalisyon hükümetlerinde bile yer almasına izin verilmiyor.

Hiçbir parti, anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla iktidar olsa bile seçim yasasını, anayasayı kendi amaçlarını gerçekleştirmek için değiştirmek aklının ucuna bile gelmiyor. İktidarla ayni görüşte olan Cumhurbaşkanı veya devlet başkanları anayasa ve yasaları değiştirip daha fazla görevde kalmak için çaba harcamak bir yana bunu aklına bile getirmiyor. Hiçbir iktidar “halk bana yetki verdi her istediğimi yaparım. Bana kimse karılamaz” demiyor. Bütün yetkilerini diğer kurumlarla birlikte kullanıyor. Bu ülkelerde HUKUKUKA çok önem veriliyor. Yasalara göre kim olursa olsun suç işlemişse yasalar o kişiden hesap soruyor. Kimse haksız yere suçlanmıyor. Ama kimsenin de dokunulmazlığı yok. Suçlu, hatta hatalı olduğu açığa çıkan yetkili kimse görevden almayı beklemeden görevinden ayrılıyor.

Bu ülkelerde şiddet içermiyorsa, fikirlerini başkasına zorla kabul ettirmek istemiyorsa hiç kimse başını örttü, kutsal günlerde içki içti, ibadet etmedi, farklı dini inançları, fikirleri, düşünceleri var ve bunları açıkladı diye suçlanmıyor, yargılanıp ceza verilmiyor, hapse atılmıyor. İktidar partisi devlet olanaklarını kullanarak seçimlerde avantaj saylayamıyor.

HİÇ KİMSE, DEVLETİN SOSYAL, EKONOMİK, SİYASÎ VEYA HUKUKÎ TEMEL DÜZENİNİ KISMEN DE OLSA, DİN KURALLARINA DAYANDIRMA VEYA SİYASÎ VEYA KİŞİSEL ÇIKAR YAHUT NÜFUZ SAĞLAMA AMACIYLA HER NE SURETLE OLURSA OLSUN, DİNİ VEYA DİN DUYGULARINI YAHUT DİNCE KUTSAL SAYILAN ŞEYLERİ İSTİSMAR EDEMİYO VE KÖTÜYE KULLANAMIYOR.”

Batı ülkelerinde ve Avrupa da lider önemlidir ama esas önemli olan ideoloji, ilkeler ve hukuk tur. Parti liderinin partinin bütün yetkilerini kendi elinde toplamasına izin verilmez. Kimin milletvekilli olacağına kesinlikle lider karar vermez bunu teklif dahi edemez. Hiçbir parti lideri seçilmiş bir parti yöneticisini, il, ilçe başkanını görevden alamaz.

Türkiye’de de böyle mi?

Dindar bir Cumhurbaşkanı seçilecek denmiyor mu? Yolsuzluk yapanlar yargılanabiliyor mu? Lider sultası yok mu? Seçim yasası, Anayasa ve yasalar sayısal çoğunluğu elde eden siyasi iktidarlar tarafından istendiği gibi değiştirilmiyor mu? Kimin milletvekili olacağına liderler karar vermiyor mu? Seçim harcamalarında partilerin kullandığı paraların ne kadar olduğu, nereden geldiğini kim biliyor? Başarısız olan lider kendiliğinden gidiyor mu?

Anayasamızın 24. Maddesinde;

HİÇ KİMSE, DEVLETİN SOSYAL, EKONOMİK, SİYASÎ VEYA HUKUKÎ TEMEL DÜZENİNİ KISMEN DE OLSA, DİN KURALLARINA DAYANDIRMA VEYA SİYASÎ VEYA KİŞİSEL ÇIKAR YAHUT NÜFUZ SAĞLAMA AMACIYLA HER NE SURETLE OLURSA OLSUN, DİNİ VEYA DİN DUYGULARINI YAHUT DİNCE KUTSAL SAYILAN ŞEYLERİ İSTİSMAR EDEMEZ VE KÖTÜYE KULLANAMAZ.” Yazdığı halde bu kesin hükme uyuluyor mu?

Eğer ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi gerçekten “demokratik, laik bir hukuk devleti” olmadığımız için anayasamızın 24, maddesinde sayılan istismarlara engel olamadığımız için, özellikle kadınlarımız olmak üzere ülkemizde eğitim sorununu çözemediğimiz, feodal yapıyı engelliyemediğimiz, işsizliği, yoksulluğu, yolsuzluğu önleyemediğimiz için;

Kadınlarımız ve genç kızlarımız hep erkekler tarafından kullanıyorlar ve kullanılacaklardır. Onları bazen din kurallarını bahane ederek olacak, bazen kapitalist sistem gereği meta (mal) olarak sunularak olacaktır. Erkeklerle eşit haklar için mücadele eden kadınlarımız, erkeklere tarafından yorumlanan din kurallarına göre ve yetmezse şiddet kullanarak baskı altına alınmaktadır.

Eğer ülkemizde demokratik laik hukuk devletini yerleştirirsek, siyasette din istismarını tam olarak önlersek işte o zaman zaten üniversitede de, kamuda da, günlük yaşamda da türban diye bir problem olmayacaktır. 01.02.2008

Hiç yorum yok: