20 Temmuz 2008 Pazar

SOLCULUĞUMUZU, DEMOKRATLIĞIMIZI ÇALDILAR

YETMEDİ BİZE DARBECİ HATTA VATAN HAİNİ DİYORLAR

Bizler demokrasiyi, insan haklarını, adaleti, ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzeni savunuyoruz. Demokratik laik cumhuriyet ve hukuk devletinden yanayız. İlerici ve devrimciyiz. Ülkemizin, dünyamızın bütün insanlığın daha güzel, daha yaşanabilir, daha hakça, daha adil olmasını istiyoruz. Kimsenin kimseye kul olmamasını, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğünü savunuyoruz. İnsanların özellikle din ve inanç gibi kutsal duyguları kullanılarak ve yalanlarla kandırılarak, her türlü çıkar sağlanmasına karşıyız.

Kadın ve erkek eşitliğinden yanayız. Irk, din, dil, inanç her türlü ayrımcılığa karşıyız. Bütün insanları eşit doğduğuna, yetişirken de herkesin eğitim, sağlık ve tüm haklardan eşit olarak yararlanması gerektiğini savunuyoruz. Zengin, fakir ayrımı olmasın, gelir uçurumu olmasın, aç, işsiz, evine ekmek götüremeyen kimse olmasın diyoruz.

Ancak yine biliyoruz ki; dünyada hakları devamlı çatışan iki gurup vardır. Büyük toprak, fabrika, para sahipleri, üretim araçlarını elinde bulunduranlar yani sermaye sahipleri ile işçi ve emekçiler. İşçi ve emekçiler sermayeye karşı ancak ve ancak örgütlü mücadele verilebilir. Bu nedenle, İşçiler, emekçiler, küçük toprak sahipleri, küçük esnaf ve sanatkarların örgütlü olmaları gerekir. Ve bu güçler ülke ve kendi çıkarları için birlik ve dayanışma içinde olmalı, sömürüye karşı ortak mücadele etmelidirler. Hatta küresel uluslararası büyük sermayeye, küresel sömürüye karşı ulusal sermayenin de örgütlü olması ve işçi ve emekçilere bu konuda dayanışmaya destek vermesi gerekir.

Bu güçlerin sendikalarda, meslek odalarında, sivil toplum örgütlerinde örgütlü olması hatta ortak mücadele vermesi de yeterli olmaz. Siyasi partilerin yönetim kademelerin de temsilcilerinin olması o partilerin belirlediği politikalarda söz ve karar sahibi olmalıdırlar. Hatta işçi, emekçiden yana iktidarı hedefleyen sol, sosyalist partileri olmalıdır.

Bütün bunları gerçekleştirebilmek için işçi ve emekçiler ancak ve ancak kendi gücüne inanır, güvenir. Bilir ki kurtuluşu kurtarıcıda değil, kurtuluş bütün işçi ve emekçilerin her şeye can veren üretim, emek gücünü birlik dayanışma içinde kullanması ortak hareket etmesindedir.

Darbelere karşıyız. Çünkü biliriz ki ne zaman darbe yapılsa, işçi, emekçi, aydın, ilerici, devrimci hapislere atılmış, işkencelerden geçirilmiş, yıllarca cezaevlerinde kalmış, sendikaları, partileri kapatılmış bütün hakları elinden alınmış, susturulmuş, sömürü daha da artmıştır.

Çözüm asker veya sivil kurtarıcıda değildir. Kurtuluş işçi ve emekçilerin örgütlü olmasında ortak mücadele etmesinde, miting, gösteri, boykot, direniş, genel grev dahil her türlü demokratik haklarını kullanarak ve kendi haklarını savunan partilerde örgütlenip seçimlere o partilere oy verilmesini sağlayarak iktidara gelmektir.

Ama bütün bunları yıllardır savunan bizlere şimdi darbeci hatta vatan haini diyorlar. Ve ellerindeki her türlü olanağı, sermaye ve iktidar gücünü kullanarak yazdıkları gazeteleri bedava dağıtıyorlar, ellerindeki sayısız TV kanallarında durmadan bize sövüyorlar.

Bunlar gerçekte sınıf bilincinden yoksun, bir zamanlar askeri darbe ile sosyalizmin geleceğine inanan, uzun soluklu örgütlü mücadeleye inanmamış, işçi sınıfına, emekçilere güvenmemiş hayalci küçük burjuva solcularıdır.

Şimdi bize günün her dakikasında darbeci diyenler, 1980 askeri darbesinden ve değişen yeni dünya düzeninden sonra bu düzene çabucak ayak uydurup köşeyi dönmüş kişilerdir. Eskiden savundukları fikir ve düşüncelerin, yaptıklarının yanlış olduğunu görmüş anlamışlardır. Öz eleştiri yapacaklarına Sol ve sosyalizm için doğruyu söyleyip, doğruyu yapanlara saygı duyacaklarına kin gütmeye başlamışlardır. Bu bir nedeni de yeni sınıflarına hizmet etmek içindir. Yıllardır dik duran, zamanında onların küçük burjuva politikalarına karşı çıkmış gerçek solcu ve devrimcilere hınçla, öfke ile her gün, her dakika saldırmakta, iftira atmaktadırlar.

Egemen güçler el ovuşturarak, sözde aydın ve liberaller bu kişilere para, gazete, TV her türlü destek ve olanağı sağlıyor. ABD, AB yanlısı işbirlikçi politikasını sürdürüyor.

Kendilerine, aydın, demokrat, liberal solcu diyen bu kişiler ABD, AB ülkeleri ve AKP iktidarı tarafından el üstünde tutuluyor.

Ama; Irak’ da, Afganistan’da milyonlarca Müslüman çoluk, çocuk, kadın erkek öldürülürken, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler resmen işgal etmişken ve başta petrol olmak üzere bütün kaynaklarına el koymuşken hiç seslerini çıkarmıyorlar.

İşçileri her fırsatta güvenlik güçlerinin acımasızca coplamasına, tazyikli su ve biber gazı sıkmasına seslerini çıkarmıyorlar.

Aydın, sanatçı, işçi, gazeteci, asker hatta iş adamı toplumun saygın kişilerinin bir gece ansızın evlerini basarak göz altına alınmasına, bir yılı aşkın süredir hakkındaki suçlama bile bilmeden hapiste tutulmasına, cezaevine sağlam girip ölüm halinde çıkmasına hiç ses çıkarmıyorlar.

Peki neden?

Çünkü biz sermayeden değil, işçi emekçiden yanayız.
Çünkü biz küresel sömürüye, AB nin her dediğinin yapılmasına, 85 yıllık cumhuriyete yaşıt dev sanayi tesislerinin yabancı sermaye ve onların yerli ortaklarına satılmasına, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımızın nehirler, barajların yabancılara peşkeş çekilmesine, Ortadoğu ve Avrasya da ABD ve işbirlikçilerinin emperyalist politikalarına, Her türlü sömürüye, adaletsizlik ve hukuksuzluğa, iyi niyetli, kalbinde hiçbir art niyet olmayan dindar, inançlı insanları din gibi kutsal değerleri kullanarak kandırılmasına karşıyız.

Biz, demokratik laik cumhuriyete, Atatürk devrimlerine sahip çıkıyoruz.

Bundan büyük suç olur mu? İbrahim BAYTAK - 20.07.2008

Hiç yorum yok: