9 Şubat 2009 Pazartesi

KRİZİN FATURASI

Asgari ücretle de olsa bir işte çalışıp hiç olmazsa evine ekmek götürürken, bir gün işten atıldığını veya işyerinin kapandığını öğrenirsen ne yaparsın?

Eskiden de işsizlik vardı.

Ancak bu gün ki gibi her gün işsiz kalma korkusu yaşanmıyordu.

AB ye uyum yasalarının çıkarılması için hükümet ve siyasi partilere baskı yapan iş adamları sıra İŞ GÜVENCESİ YASASINA gelince "HAYIR" diyorlar.

Milyonlarca işçiyi temsil ettiğini söyleyen, işçi örgütleri “sendikalar ve konfederasyonlar” bir araya gelip siyasi iktidarlara baskı yaparak İŞ GÜVENCESİ YASASININ çıkmasını sağlayamadı.

Bir avuç iş adamı çıkarılmasını engellediler.

İŞ GÜVENCESİ YASASI NE GETİRİYOR?

1-İşveren işten attığı herkese gerekçesini bildirecek ve bunu ispat edecek.

2-İşten atıldıktan sonra dava açan işçi haklı bulunursa ek tazminat alacak.

3-Irk, din, dil, cinsiyet ve mezhep nedeniyle işçinin işine son verilemeyecek.

4-Taşeron işçi, kadrolu işçi ile ayni işi yaparsa ayni ücreti alacak.

5-İşçi 1 yıl çalışınca izin hakkı kazanacak. İşçi deneme süresi 2 ay olacak.

6-İşyerinde işverene yada arkadaşına sataşan, yetenekleri için yalan söyleyen, işverenin güvenini kötüye kullanan, hırsızlık yapan, 7 günden fazla hapis cezası alan, mazeretsiz 2 gün işe gelmeyen, uyarıldığı halde işini yapmayan, 30 günlük ücreti ile ödenmeyecek miktarda hasar yaratan işçi tazminatsız işten atılacak.

Eğer İŞ GÜVENCESİ YASASI ÇIKARSA;

İşverenlerin bu güne kadar yaptıkları gibi, “KRİZ VAR, SENDİKALI OLDUN” diyerek veya herhangi bir nedenle işçileri tek veya topluca istedikleri zaman bazen bir kuruş tazminat bile vermeden kapı önüne koyamayacaklar.

Her gün işten atılma korkusu yaşayan işçiler bunları biliyor mu?

Sendikalar üyelerine "İŞ GÜVENCESİ YASASI” hakkında bilgi verdiler mi?

Yasa çıkmaz ise demokratik her türlü hakkımızı aramalıyız dediler mi?

Eğer bu yasa çıksaydı;

Küresel krize rağmen bu kadar çok kişi işten atılabilir miydi?

ÖRGÜTSÜZ HİÇBİR ŞEY BAŞARILAMAZ.

Sendika, konfederasyon yöneticileri dürüst, iyi kişiler olmayabilir.

Bizim haklarımızı savunmaz.

Hatta işverenle anlaşıp bizi satabilir.

Haksızlığa uğradığımızda ilgilenmeyebilir.

Böyle diye sendikamıza, meslek örgütümüze küsmekle hiçbir şey elde edemeyiz.

Buna "PİREYE KIZIP YORGAN YAKMAK" denir.

Yapılacak şey ilk kongrede bu gibi kişilerin tekrar seçilmesine engel olmaktır.

Kongreye katılmak, yakından tanıdığımız, kendi içimizden, dürüst, namuslu, çalışacağından emin olduğumuz kişileri seçmektir.

Bütün sorunları yönetime aktarmak, çözümü sadece yönetime bırakmadan, yönetim ve üyelerin yoğun katılımı ile çözüm aramak, alınan kararlara uyulmasını sağlamaktır.

Eğer böyle yapılmazsa; "TIPKI SİYASİ PARTİLERDE OLDUĞU GİBİ" örgüt içi demokrasi olmaz.

Lider hegemonyası olur.

Başkan ve yöneticiler değiştirilemez.

Örgüt bir avuç çıkarcının elinde kalır.

Kolayca yolsuzluk yapılır, yapanlar cezalandırılamaz.

Yöneticiler, işveren ve siyasetçilerle çıkar için işbirliği yapabilirler.

İşçi ve emekçiyi kimse düşünmez, sesini kimse duymaz, sorunları ile kimse ilgilenmez.

Sayıca çok olduğu halde, birlik olamadığı için güçsüz olur.

"KİMSE ADAM YERİNE KOYMAZ."

TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ ÖRGÜTLÜ DEĞİLSE,

ÖRGÜTLÜ OLDUĞU HALDE “ülkemizde olduğu gibi” ETKİSİZSE,

Haklarını savunacak temsilcileri siyasi partilerin söz ve karar organlarında yoksa,

Ne iktidar, ne muhalefet hiçbir siyasi parti İŞÇİ ve EMEKÇİLERİN sorunları ile ilgilenmez.

Tüm ekonomik krizlerde fatura devamlı İŞÇİ ve EMEKÇİLERE kesilir.

Hep onlar; İşsiz, aç kalır.

Her gün, işçi, köylü, küçük esnaftan onlarca, yüzlerce kişi işsiz kalır, yoksullaşır.

Seçimler gelir sorunlarını çözecekleri inanacakları, güvenecekleri parti bulamazlar.

Bir seçimde, bu partiye, olmadı diğer seçimde başka partiye oy verirler.

Ama yine değişen bir şey olmaz.

Bakarlar değişen bir şey olmuyor bu kez seçimden seçime kömür, makarna, çay, şeker, bulguru kim verirse oyunu o partiye verir.

Ama, işsizlik, yoksullukları hiç bitmez.

Çocukları, torunları da bu sefaletten kurtulamaz.

Tıpkı bu gün olduğu gibi. 06.02.2009

Hiç yorum yok: