4 Temmuz 2009 Cumartesi

DP VE 27 MAYIS

Hiçbir zaman demokrasiye “demokratik olmayan yollarla” yapılan müdahaleler savunulamaz.

Ancak günümüzde “özellikle 1980 den sonra” 1950 – 1960 yılları arasında DP iktidarında ekonomi, demokrasi, özürlükler konusunda hiçbir sorun yaşanmamış, durup dururken albay, binbaşı hatta yüzbaşı rütbesindeki askerler tarafından gizlice örgütlenip DP iktidarını darbe ile görevinden uzaklaştırılmış gibi anlatılıyor.

Günümüzde başta AKP olmak üzere (adını DP olarak değiştiren) DYP ve ANAP kendisini 1950 – 1960 yıllarında iktidar olan DEMOKRAT PARTİ (DP) nin devamı sayıyorlar.

Peki 27 mayıs 1960 askeri müdahalesi “bazıları devrim bazıları darbe diyor” neden oldu?

Bunu birde benden yorumsuz olarak dinleyin.

1946 yılına kadar ülkemizde tek parti iktidarı vardı.

1939 yılında başlayan ve 1945 yılında biten 2. dünya savaşında 50 milyon insan ölmüş, Avrupa harabeye dönmüştü.

Savaşa girmediğimiz halde “her an savaşa girebiliriz veya işgale uğrayabiliriz diye seferberlik ilan edildiğinden” ülkemizde de çok yokluk ve sıkıntı çekildi.

Savaş bittikten sonra 1946 yılında TBMM de “Çiftçiyi topraklandırma kanununu (TOPRAK REFORMU) görüşülürken CHP milletvekilleri “DP yi kuran CELAL BAYAR, ADNAN MENDERES, REFİK KORALTAN ve FUAT KÖPRÜLÜ” bu yasaya karşı çıktılar.

CHP den ayrılıp “DEMOKRAT PARTİYİ (DP)” kurdular.

Sloganları da “YETER SÖZ MİLLETİNDİR” di.

DP, özgürlük, bolluk, demokrasi vaat ettiği için, CHP tek parti iktidarının baskılarından, yokluklardan yakınan herkes “hatta solcu, komünistler bile” DP ye destek verdiler.

Ancak esas destek Doğu ve güney doğu Anadolu da ki “TOPRAK REFORMUNA KARŞI OLAN” büyük toprak sahipleri ile, Atatürk zamanında çıkarılan yasalarla güçlerini yitiren tarikat, cemaatlerden geldi.

O yıllarda ülke nüfusunun % 60 – 65 şi köylerde oturuyordu.

1950 genel seçimlerinde DP tek başına iktidar oldu. DP % 52 oy alıp 408 milletvekili, CHP % 39 ol alıp 69 milletvekili çıkardı.

Celal BAYAR cumhurbaşkanı, Adnan MENDERES başbakan oldu.

Savaş sırasında her an lazım olur diye bütçede bol miktarda para vardı.

ABD nin istediğini yapıp KORE’ ye asker göndermemiz karşılığı “NATO” ya girdik.

ABD bize sınırsız krediler açtı. Ülkede bir bolluk başladı. Halk memnundu.

1954 yılına kadar ülkede pek bir şikayet olmadı.

1954 yılında yapılan seçimlerde DP % 57, 502 milletvekili, CHP % 35, sadece 31 milletvekili çıkardı.

Ancak 1954 den sonra borçların ödemesi zamanı gelince, yeni borç da alınamayınca, dahası söz verilen özgürlük ve demokrasi vaatleri yerine getirilmeyince şikayetler artmaya başladı.

Demokrasiyi genişletmek bir yana iktidar baskıları daha da arttırmaya başladı.

Parti içinde de anlaşmazlıklar çıktı ve partiden ayrılanlar Hürriyet Partisini (HP) kurdular.

DP baktı ki ekonomi bozuk, muhalefet serleşiyor seçimleri bir yıl önce, 1957 yılında yaptı.

Bu seçimlerde DP % 48 oy 424 milletvekili, CHP % 41 oy 178 milletvekili, Cumhuriyetçi millet partisi (CMP) 4 ve HP 4 milletvekilliği kazandı.

DP , CHP den % 7 oy fazla aldığı halde 3 katı milletvekili çıkarıyor.

(Deniliyor ki; bu yasa CHP zamanında çıktı. Evet doğru, ancak demokrasi vaat eden ve büyük çoğunlukla iktidar olan DP, 7 yıl içinde bu anti demokratik seçim yasasını değiştirip daha demokratik bir seçim yasası çıkarmadı? Bunu hiç kimse dile getirmiyor. İ.B)

DP iktidarının tüm baskı ve çabalarına rağmen oyu % 50 nin altına düşmüştü. Siyasi tartışmalar daha da sertleşti. 1958 yılından sonra ödemeler yapılamaz, borçlar ödenemez oldu.

Alacaklı ülkelerle birlikte KONSORSİYUM kuruldu. İstikrar tedbirleri alındı, (ZAM) yapıldı. İşsizlik ve iflaslar arttı.

Türk Lirasının değeri düşürüldü. Doların değeri 2, 80 TL den 9,02 TL oldu.

Başbakan Adnan MENDERES ekim 1958 de “muhalefetin kin ve husumet içinde olduğunu bunun için “VATAN CEPHESİNİN” kurulacağını açıkladı.

Radyolarda her gün “VATAN CEPHESİNE katılanlar” diye isimler okunmaya başlandı.

Muhalefete baskılar devamlı artmaya başladı.

O zamanlar gazetelere kağıtlar devlet kurumlarınca veriliyordu. Hükümet basını susturmak için kendi yandaşı gazetelere istedikleri kadar kağıt veriyor, muhalif basına ise vermiyordu. Dahası muhalif basının ilanlarını da kesmeye başladı. Bunlarda yetmezse muhalif gazeteler kapatılıyorlardı.

1959 yılında CHP lideri İsmet İNÖNÜ önce Uşak’ da, daha sonra İzmir, İstanbul ve Ankara’da saldırıya uğradı. Kargaşa ortamı gittikçe arttı.

1960 yılına geldiğimizde CHP genel başkanının yurt gezileri engellenmek isteniyor, muhalif yazarlar tutuklanıyor, basına sansür uygulanıyordu.

Başbakan Menderes “odunu aday göstersem seçtiririm”, DP gurubunda da “siz isterseniz şeriatı bile getirirsiniz” diyordu. Seçim kazanınca TBMM de çoğunluk olunca her şeyi yapabiliriz diye düşünüyordu.

DP iktidarı CHP yi “ihtilal yapmak istiyor” diye suçluyordu. Bu nedenle “MUHALEFET, BASIN HAKKINDA SORUŞTURMA YAPMAK, GAZETE KAPATMAK, MUHALİF DÜŞÜNCEDE OLANLARI TUTUKLAMAK” dahil geniş yetkiler verilen “TAHKİKAK KOMİSYONU” kuruldu.

Buna karşı çıkan CHP lideri ismet İNÖNÜ’ ye 12 oturum TBMM ne katılmama cezası verildi.

CHP milletvekilleri buna tepki gösterdi diye TBMM den zorla çıkarıldılar.

TBMM deki bu kargaşa sokağa yansıdı. 28 – 29 nisan 1960 da İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri gösteriler yaptı, (o zaman üniversiteler sadece bu 2 ilde vardı) olaylar çıktı. Üniversiteler kapatıldı ve bu şehirlerde sıkıyönetim ilan edildi.

DP li gençler MENDERES’ e bağlılık için 5 mayıs 1960 da Kızılay da gösteri yapacaktı. Ancak muhalif gençlik 555 k parolası ile geceden Kızılay meydanını doldurdu. 21 mayıs 1960 harbiye öğrencileri Ankara’da sessiz yürüyüş yaptı.

Başbakan Menderes “kışkırtmalara kulak asmayın derken, İzmir, Bergama ve Manisa’da CHP yi suçlayan konuşmalar yaptı.

(Bergama’ya geldiğinde Zübeyde hanım ilk okulu 4. sınıfında okuyordum. Bizi ve bütün öğrencileri karşılamak için yol kenarına çıkarmışlardı. Bergama Tekstil fabrikasının açılışı için gelmişti. Açık bir arabada caddeden geçiyor, yol kenarındaki insanlar alkışlıyordu. Büyük bir kalabalık vardı. İ.B)

Kaos, sokak çatışmaları ve 27 mayıs 1960 sabahı radyoda “ALPASLAN TÜRKEŞ” tarafından okunan bildiride “MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ADINA ÜLKE YÖNETİMİNE EL KOYDU” diyordu.

AÇIKLAMA:

Bizler, yaşı 60 ve daha yukarı olanlar gerçeği biliyoruz çünkü yaşadık. Yaşı daha küçük olanlarının baba ve dedeleri de biliyor.

Her ne pahasına olursa olsun DP ve MENDERES’ i sevenler o günde vardı bu günde hala var. Ama onlarda biliyorlar ki yukarıda anlatılanlar doğru.

Bu nedenle 1950 – 1960 yılları arası 10 yıllık DP iktidarını bir de ben anlatmak istedim. Kaynak olarak da tarihler ve bazı olaylar için İNTERNETTE ÖZGÜR ANSİKLOPEDİDEN yararlandım.

Değişik yazarların kitaplarını, değişik ansiklopedileri araştırırsanız gerçeği öğrenmek hiç de zor değil.

O zaman, DP yi masum, demokrasi ve özgürlük savunucusu olarak anlatıp TV de konuşanların, basında yazanların doğruları söylemediğini görürsünüz.

Birde şu hususlar var.

27 mayıs 1960 müdahalesini “demokrasiye vurulan darbe” diye yerden yere vuruyorlar.

9 mart 1971 askeri sol darbesi yapılacaktı, engellendi diyorlar.

Ama 9 martı engelleyenlerin 12 mart 1971 faşist askeri muhtırasını neden söylemiyorlar?

TBMM ni ortadan kaldıran, tüm partileri kapatan 12 eylül 1980 askeri darbesine neden sessiz kalıyorlar?

27 mayıs 1960 askeri yönetimince kurulan kurucu meclisin yaptığı anayasanın çok demokratik olduğunu herkes kabul ediyor.

12 mart 1971 muhtırasından sonra bu anayasa ile verilen hak ve özgürlükleri kimler ortadan kaldırdı?

12 eylül 1980 darbesinden sonra yaptırılan 1982 anayasasının tamamen baskıcı ve faşist bir anayasa olduğunu kimse neden dile getirmiyor?

Eğer darbelere karşı isek hepsine karşı olmamız gerekmez mi?

Ölüm cezasına kendimi bildim bileli karşıyım. Hiçbir zaman “düşmanım dahi olsa” sallandıracaksın bunları demedim, diyenlere de karşı çıktım. Bunun çözüm olamayacağını anlattım.

27 mayıs 1960 dan sonra başbakan ve bakanların idamına karşı çıkanlar, bunu suç olarak görenler 12 marttan sonra asılan 3 fidan ”DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYİN İNAN” için ayni şeyi söylüyorlar mı?

12 eylül faşist yönetimi sırasında idam edilenler “ki bir tanesi yaşı küçük olmasına rağmen idam edildi” neden hiçbir şey demiyorlar.

Demokrat olabilmek için:

Kendisi için istediği her şeyi başkası içinde istemek, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyin başkasına da yapılmamasını istemek ve bunun için mücadele etmek demektir. 31.05.2009

1 yorum:

sezen çelik dedi ki...

yazdıklarınızın büyük bir kısmına katılıyorum.eğer insan içinden gele gele demokratik ülke istiyorum diyorsa yandaş olmadan dogruları savunmalı.bizler nasıl ki adnan menderes ve beraberindeki 2 bakanın asılmasına karşı isek (sebebi ne olursa olsun insan insandır)ve bu idamları hala haksız bulanlar var ise aynı şeyler iç fidanımız içinde olmalıydı sonuçta onlar tam bağımsızlık için canlarını verdi.düşünce özgürlüğünden mahrum bir düzende idam edildi.sizden bir ricam olacak araştırmalarımda hep eksik kalıyorum.gezmişlerin idamından sonra süreç nasıl gelişti.seçimler nasıl yapıldı kimler kazandı kimler kaybetti.o gün o gençlerin idamına evet diyen chp lilerin varlığını bilen bu milletin gözünde chp kendini aklayabildi mi akladıysa açıklamaları ne oldu..bu konulardada bilgilendirirseniz sevinirim.sağlıcakla..