27 Ağustos 2010 Cuma

ANAYASA FİKRİ NASIL DOĞDU?

ANAYASA FİKRİ NASIL DOĞDU?

İlk Anayasa fikri KRAL, PADİŞAH, SULTAN gibi ülke yönetiminde tek söz sahibi olan kişilerin yetkilerini sınırlandırılması düşüncesinden doğmuştur.

Parlamenter demokrasiye geçildikten sonra,

İktidarı eline geçiren partilerin, muhalefetin, farklı düşüncede olanların, azınlıkların haklarını güvence altına almak, siyasi iktidarın keyfi yönetimlerini sınırlandırmak için gerek duyulmuştur.

Anayasalar;

Her zaman, azınlıkta, zayıf olanın haklarını güçlü olandan korumak içindir.

İktidarların çıkaracağı yasaların uymak zorunda olduğu temel ilkeleri gösterir.

Hiçbir yasa, uygulama ya da başka bir kural anayasaya aykırı olamaz.

Bu yönüyle ANAYASALAR,

Toplumun bütün kesimlerin ortak görüş ve katkıları ile oluşmuş, temel yasadır.

ANAYASALARININ TEMEL AMACI,

Ülkeyi yönetenlerin, siyasi iktidarların gücünü,

ARTTIRMAK DEĞİL, KISITLAMAK, SINIRLANDIRMAKTIR.

Ülkede ekonomik, maddi gücü olanların sayıları azdır. Ancak bu azınlığın siyasi iktidar üzerindeki gücü çok fazladır.

Ülke çoğunluğunu oluşturan ama sendikalar, meslek örgütlerinde örgütlenip haklarını savunamayan, taleplerini siyasi iktidarlara duyuramayan,

Dar gelirli, emeği ile geçinen, işçi, memur, küçük esnaf, köylü, az topraklı veya topraksız çiftçi, işsiz, yoksul, özürlü, yaşlı, savunmasız, insanları,” yani halkın, milletin, hak ve hukukunu “siyasal iktidar üzerinde gücü fazla olan zenginlerden korumak içindir.

Demokratik anayasaların vaz geçilmezi “hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ilkesi, şeffaflık, laiklik, sivil toplum kuruluşları ve demokrasi kültürünü” kapsar.

Çünkü iktidarın sahip olduğu güç ve yetkiler tek bir elde toplanmamalıdır.

GÜÇ “YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI ORGANLARI” ARASINDA DAĞITILMALIDIR.

Hiçbiri diğerinin yetki alanına giremez. Ancak her zaman son sözü hukuk söyler.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin anayasada güvence altına alınması ve etkin bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır.

Ulus egemenliğin sahibi olarak burada hukukun bir esasıdır. Anayasa ulusun iradesinin kalıba dökülmüş halidir.

Yürürlükte olan Anayasa bir darbe sonucu yapılmış yasakçı bir anayasa olabilir. Bu nedenle Anayasanın tümden veya demokratik olmayan hükümlerinin değişmesi gerekebilir.

Bütün bunlar toplumun bütün kesimleri ile uzlaşarak yapılmalıdır.

İktidardaki siyasi parti, “benim çoğunluğum var, istediğim değişiklikleri yaparım” der,

Kuvvetler ayrılığı, hukuk devletini zayıflatan, yargıyı siyasi iktidara bağımlı hale getiren bir anayasa veya değişiklikler yapmak isterse buna hepbirlikte “HAYIR” denmelidir.

ANAYASALAR NASIL ÇIKTI?

İlk anayasa, 1787 yılında ABD de siyasi iktidarın yetkilerinin sınırlandırılması, keyfi yönetimin önlenmesi için düşüncesi ile doğmuştur.

Daha sonra Fransa’da 1789 yılında büyük devrimden sonra kralın iktidarını sınırlamak için bir belge olarak Anayasa yapılmıştır.

Anayasa kavramı 1920’lerden sonra tüm dünyada yayılmaya başlamıştır. Siyasi iktidarını yetkilerini sınırlayan, anayasa ve yasalarla güvence altına alınan kişisel özgürlükleri korumak için hukuki kuralları haline gelmiştir. Ayni zamanda devletin yönetim yapısını gösteren bir belge olarak kabul görmüştür.

Fransız devriminden etkilenen Hollanda’da 1789 da, İspanya’da 1812 de, İsviçre’de 1815 de, Belçika’da 1830 da, Danimarka’da 1850 de, Prusya’da 1850 de, Kuzey Almanya’da 1867 de anayasalar kabul edilmiştir. Meksika 1857, Arjantin 1860, Brezilya 1891 de anayasalar yapılmıştır.

Osmanlı zamanında ilk anayasa KANUNİ ESASİDİR.

İlerici, demokrat kesimlerin baskısı sonucu II. ABDÜLHAMİT izin verince 7 Ekim 1876 da MİTHAD PAŞA başkanlığında 28 kişilik bir komisyonca hazırlandı.

23.12.1876 da KANUNİ ESASİ “İLK ANAYASA” ilan edildi.

Kanuni Esasi119 madde idi. İlk 5 maddesi padişahın haklarını sayıyordu. Padişahın kişiliği kutsal olacak ve yaptıklarından dolayı kimseye karşı sorumlu olmayacaktı. Hanedanın en yaşlı kişisi halife olacak,

Ülkeyi idare edecek hükümetin bakanlarını atamak, azletmek, meclisi toplamak veya dağıtmak padişahın yetkisindeydi.

Diğer maddeler kişi hak ve özgürlükleri ile ilgiliydi. Kişi hakları yasalarla korunuyordu. Hakimler azledilemeyecekler, mahkemeler aleni olacak, kimse mahkemelere müdahalede bulunamayacak, her hakkını yasalarda izin verilen her yöntemle hakkını savunacaktı.

Ülkeyi yöneten hükümet üyeleri için YÜCE DİVAN kurulacaktı.
Memurlar yasalara aykırı hareket etmedikçe ve çok zorunlu olmadıkça işlerine son verilmeyecekti. Kanuna aykırı emri yapmayan memur sorumlu olmayacaktı.

Meclis üyeleri, düşüncelerini söylemekte, oturumlara katılıp katılmamak konusunda özgürdü. Ancak Kanuni esasiye aykırı hareket, ihanet, rüşvet ile suçlanır ve ceza alırlarsa üyelikleri düşecekti.

Buradan başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ ın yetkileri II. ABDÜLHAMİD’ in yetkilerinden daha fazla olduğu anlaşılmakta. 12.07.2010

Hiç yorum yok: