5 Şubat 2011 Cumartesi

KİM BU TRAFİK CANAVARI?

KİM BU TRAFİK CANAVARI?
Dünyada 7 kıtada en gelişmiş ülkelerin her birinin otomobil markaları var. Sadece kendi ülkelerinde değil birçok ülkede fabrikalarında her çeşit otomobil, otobüs, kamyon, TIR ve daha birçok araç üretiliyor.
Ama bu gelişmiş ülkelerin hiç birinde ulaşım ağırlıklı olarak “KARAYOLU” değil.
Bu ülkelerde şehir içi ulaşım toplu taşım araçları “METRO, BELEDİYE OTOBÜSLERİ, DENİZ VE NEHİRLERDE GEMİ” ağırlıkta.
Şehirler arası ulaşım HAVA, DENİZ ve ELEKTRİKLİ HIZLI TREN ile yapılıyor.
Karayolları trafik kurallarına uygun. Yollarda işaretler, çizgiler, tabelalar tam. Araçlar en fazla 10 yaşında.
Trafik elektronik olarak ve polis tarafından çok sıkı denetleniyor. Ölümlü kazalara neden olanlar ağır hapis cezası alıyorlar. Para cezaları ise çok ağır. Dahası ceza alanlar izleniyor. Trafiğe çıkamıyor.
Şehir içinde otopark sorunu yok. Her konut veya işyerinin yeteri kadar park yeri var.
Bu nedenle o ülkelerde;
TRAFİK CANAVIRI yok.
PEKİ BİZDE NASIL?
Cumhuriyetimizin ilk 10 yılında kendi öz gücümüzle, dışarıdan hiç borç almadan YURDUN DÖRT BİR YANINI DEMİR AĞLARLA ÖRDÜK.
Özellikle doğu ve güney doğu Anadolu bölgelerinin sert kışları nedeni ile trenler en uygun ulaşım aracı idi.
Ama 1950 den sonra “DIŞ BORÇ” almaya başladığımızda TREN unutuldu.
Çünkü borç ve kredi veren ülkeler “VERDİĞİMİZ BU PARALARLA BİZİM TRAKTÖRLERİMİZİ, OTOMOBİLLERİMİZİ, OTOBÜS ve KAMYONLARIMIZI” alacaksınız diyorlardı.
METRO komünist işi diyorlar, bize MOSKOVA METROSUNU örnek gösteriyorlardı.
PARİS, TOKYO, LONDRA, NEVYORK gibi daha bir çok batılı ülkelerdeki metrolardan hiç söz etmiyorlardı.
Yolumuz yoktu. Petrolümüz yoktu. Araçların yedek parçasını üretemiyorduk.
Araçlarımız yürütmek için bunları da dışarıdan almamız, bunun içinde döviz gerekiyordu.
Sanayimiz yoktu. İhracatımız tarıma dayalı idi. Kazandığımız az bir döviz de petrole, yedek parçaya gitmeye başladı.
Paramız yetmedikçe yeni borçlar aldık. Ve borçlarımız arttıkça dışa bağımlı hale geldik.
Hala akıllanmadık. Yine varsa yoksa karayolu.
Şimdi ülkemizde, otomobil, otobüs, kamyon, traktör her türlü araç ve bunların yedek parçaları üretiliyor ama hepsi yabancı ülkelerin malı olduğu için patent hakkı ödüyoruz.
Dahası enerjimiz de dışarıdan alınan DOĞAL GAZ ve PETROLE bağımlı.
Yıllık ihracat gelirimiz petrol ve doğal gaz parasına bile yetmiyor.
Dünyanın en pahalı akaryakıtını biz kullanıyoruz.
Büyük şehirlerimizdeki METRO yapımı bir türlü bitmiyor. Raylı sistem yok denecek kadar az.
Boğaza daha birinci köprü yapılırken, “Yapmayın, yarın ikinci, üçüncü köprü gerekecek. Hem doğayı katledeceğiz hem de imar yağması olacak” demişlerdi. Kimse dinlemedi.
Dedikleri aynen oldu. Deniz altından yapılan demiryolu yanına yine karayolu yapılıyor. Halbuki 2, 3, 4 ve daha fazla hatlı hızlı tren veya metro yapılsa ulaşım çok daha kolay ve rahat olmaz mı?
"DUBLE YOLLAR, OTOBANLAR yaptık diye övünüyoruz. Ama bu yolların hiç biri dünya standartlarına uygun değil. İşaretler, kontrol ve denetimler yeterli değil. Çukurlar, yamalarla dolu.
Trafik cezaları “BÜTÇEYE GELİR” diye düşünülüyor. Trafik kurallarına uymayanların araç kullanmaları engellenemiyor. Ölümlü kazalarda bile caydırıcı cezalar yok.
Ehliyeti olmayanlar, ehliyetine el konulan sabıkalı sürücüler araba kullanıyor. Araç kullanamayacak kadar sakat olanlar bile yıllarca ehliyetsiz araç kullanıyor. Ancak kaza yapınca bu durum meydana çıkıyor ve çok az bir ceza ile kurtuluyorlar. Sonra yine araba kullanmaya devam.
Trafikteki araçlarımızın bir çoğu yaşlı “hatta 40 – 50 yaşında” araçlar var. Bakımları düzenli yapılmıyor.
Bu araçlar hem havayı kirletiyor, hem kazaya neden olma riskleri çok fazla.
ENERJİDEN ULAŞIMA VE ISINMAYA KADAR HER ALANDA PETROL KULLANILMAKTADIR.
Bunun için PETROL giderimiz artmakta. Petrol fiyatları arttıkça iğneden ipliğe her şey zam yapılmakta.
Ülkemizin doğal kaynakları “JEOTERMAL VE RÜZGARA” dayalı enerji için yatırımlar neden yapılmaz?
ÜLKEMİZDE 10 YIL ÖNCE YAPILAN VE YAYINLANAN ARAŞTIRMAYA GÖRE,
Biler trafik kurallarına uymayı "ZAMAN KAYBI" olarak görüyormuşuz.
Trafik kurallarına, kişilik zaaflarımız, ihmalimiz, adamsendeciliğimiz, kaba cesaretimiz, bilgisizliğimiz, hız merakımız, ciddiyetsizliğimiz, kural tanımazlığımız nedeni ile uymuyormuşuz.
Yüksek eğitimli özel araç sürücüleri, taksi ve otobüs sürücülerine göre trafik kurallarını daha çok çiğniyormuş.
Kazaların % 98 zi sürücü, yolcu ya da yaya olarak insan unsurundan kaynaklanıyormuş.
Ülkemizde otobüs firması ve otobüs sayısı, AB üyesi ülkelerin toplam otobüs firması toplamından fazlaymış.
Yolcu taşımacılığının % 96 sı, yük taşımacılığının % 89 u karayolu ile yapılıyormuş.
Karayolları genel müdürlüğüne bütçeden ayrılan pay 1980 li yıllarda % 13 iken yer yıl artmamış azalmış.
Sürücü belgesini yeni alanların kazalar içindeki payı ilk yıl %30, ikinci yıl 17, üçüncü yıl 11 imiş.
Büyük şehirlerde meydana gelen kazalara daha çok kırsal bölgelerden göç ederek gelenler karışıyormuş.
Karayollarında işaret levhalarının % 30 u çalınıyor, kurşunlanıyormuş.
Trafik kazaları genellikle düz yollarda ve kavşaklarda meydana geliyormuş.
Şehirlerde OTOPARK SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ trafik güvenliği açısından büyük önem taşıyormuş.
Şehir içi polisleri gündüz mesailerinin % 30 unu hatalı park yapan araçların kaldırılması için harcıyormuş
TRAFİK POLİSLERİMİZE GELİNCE;
Haksız baskılara maruz kaldığından kural çiğneyenlere toleranslı davranıyormuş.
Düşük ücret almaları rüşvet riskini arttırıyormuş.
Yasal yetkilerini kendi kişisel güçleri olarak algılıyorlarmış.
Ülkemizdeki trafik görevlisinden dörtte biri hiçbir trafik kursu almamış.
KOMİSYONUN ÖNERİLERİ
RTÜK' ün kapatma cezası verdiği TV ler cezalı oldukları sürelerde trafik eğitimi programı yayınlasın.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, üst düzey yöneticiler, KIRMIZI IŞIKTA DURARAK örnek olmalı.
Ülkemizde karayolu taşıma kanunu yoktur, biran önce çıkarılmalıdır.
Süre açısından uçakla yarışacak bir demiryolunun olması kaçınılmazdır.
Bir yılda 5 kez ışık ihlali, hatalı sollama, aşırı hız yapan sürücüler, PSİKOTEKNİK DENETİMDEN geçsin.
Ağır suçtan hüküm giyenler, trafik kuralına uymamış olanlar OTOBÜS İŞLETMECİSİ olamasın.
Araçların plakası, taşıt yerine taşıt sahibine verilerek taşıt yerine sahibi izlensin.
Park yeri göstermeyen kişilere araç satılmasın.
Yol kenarlarını manava çeviren satıcıların ticari faaliyetleri engellensin.
Ülke genelinde tekbir acil yardım telefonu kullanılsın.
Kim dinledi?
TBMM gece yarılarına kadar çalışıyor.
YILDA 40 – 50 BİN KİŞİNİN ÖLÜMÜNÜ veya SAKAT KALMASINI önleyecek yasayı neden çıkarmıyorlar?
TRAFİK CANAVARI işte bunu yapmayan siyasi iktidarlardır.
TRAFİK CANAVARI trafik kurallarına uymayan, uymayanları uyarmayan bizleriz. 11.12.2010

Hiç yorum yok: