16 Mayıs 2011 Pazartesi

HA DAYIBAŞI, HA TAŞERON

HA DAYIBAŞI, HA TAŞERON
Büyük, paralı, iktidarlara yakın müteahhitler devletten ihale ile veya doğrudan “yol, köprü, okul, hastane gibi” yapmak üzere iş alır. Fakat işi kendi yapmaz. Paranın bir kısmını cebine atar. Kalan para ile işi yapması için başka birine “TAŞERONA” devreder. Yıllardır uygulandığı için bunu herkes bilir.
Hükümet 2003 yılında “4857 sayılı iş kanunu” ile “Yasada ismi ALT İŞVEREN” TAŞERONLUK SİSTEMİNİ getirdi. TAŞERONLUK SİSTEMİ tarımda uygulanan DAYIBAŞILIK SİSTEMİNİN yasal hale getirilmiş halidir.
DAYI BAŞI veya TAŞERON, aldıkları para “ODUN KESİCİSİNE , HIH” diyenin istediği, aldığı paradır.
DAYIBAŞILIK NEDİR?
Kırsal kesimde yaşayanlar, köylüler, çiftçiler çok iyi bilir. Çok uzun yıllardan bu yana tarım işçiliği “amelelikte” uygulanan bir yöntemdir. Doğu ve güney doğu bölgesinde büyük toprak sahiplerinin “KÖY, TOPRAK AĞALARI” arazilerinde çalışanlara “YARICI veya MARABA” denir.
Ülkemizde diğer bölgelerde büyük toprak sahipleri olsa da “AĞALIK, YARICI, MARABA” uygulaması yoktur. Büyük çitliklerde bazen yanaşmalar, kahyalar olsa da “AMELE” çalıştırırlar.
EGE de tarım ürünleri tütün, pamuk, zeytin, tahıldır. İş nisan ayında tütün ekimi ile başlar, ardından tütün ve pamuk çapası, orak, tütün kırma, ardından pamuk toplama, o bitince zeytin toplama işi vardır. Bu nedenle çalışma mevsimi daha uzun sürer. Çalışanlar daha fazla kazanır. Artık tütün ekimi, çapası, pamuk çapası ve toplama işleri makine ile yapılıyor. İnsan iş gücüne artık çok ihtiyaç yok.
KARADENİZ de fındık ve çay, ÇUKUROVA da pamuk, narenciye işi vardır.
Büyük toprak “çiftlik” sahiplerine AMALEYİ, DAYIBAŞILAR bulur.
DAYIBAŞININ defterinde, köyünde, hatta çevre köylerde amale alacağı aileler kayıtlıdır. Her ailede çalışabilecek, büyük, çocuk, kadın, yaşlı kaç nüfus var bilir. Onlar dayı başının malıdır. Her yıl tarımda hasat mevsiminde, onlara iş bulacaktır.
DAYIBAŞILIĞIN yazılı kuralları yoktur. Her şey geleneklere göre yapılır. DAYIBAŞI hiç çalışmaz, hatta çoğu zaman işçilerin başına bile gitmez, adamını gönderir. Patrondan verdiği amele sayısına göre belli bir ücret alır. Ayrıca her işçinin yevmiyesinden pay alır.
Hiç çalışmadan, her yıl hasat zamanı çalıştırdığı kişilerin tamamının kazandığından fazla kazanır.
TAŞERONLUK NEDİR?
Devlet kurumlarında çok değişik görevler yapılmaktadır. Bu görevlerde çalışanların hepsinin iş güvenceleri vardır. İşçilerin, sigortası, sosyal hakları, grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları vardır.
AKP hükümeti 2003 yılında, işçiyi, “büyük olasılıkla DAYBAŞILIK sistemini örnek alarak” TAŞERONLUK SİSTEMİNİ getirdi.
Başta belediyeler, olmak üzere devlet kurumlarının hepsinde çalışanların çoğu “BU İŞLERİ ARTIK ÖZEL SEKTÖR YAPACAK, ELEMANA İHTİYAÇ YOK” diye işten çıkarıldılar, başka kurumlara verdiler.
Özel sektör durur mu? Onlar sendikadan şikayetçi idiler. Bunu fırsat bilip iş yerlerini böldüler, parçaladılar, işerin çoğunu yine kendilerinin kurduğu TAŞERON firmalara taksim ve devrettiler.
TAŞERON hesabına çalışanların çoğu asgari ücretle çalışıyor, genelde paralarını gününde alamıyorlar. İş güvenceleri, izin ve sosyal hakları yok. TAŞERONUN işyeri ile sözleşmesi bitince çalışanlar işsiz kalıyor. TAŞERON FİRMA PATRONU işçilerin kıdem tazminatını ödemeden çekip gidiyor.
Aslında TAŞERONLUĞU uzun, uzun anlatmağa gerek yok. Herkes nasıl olduğunu biliyor. Hastanelerde, belediyelerde, “özelleştirilmeden önce” TELEKOMDA” TEDAŞ’DA, TAŞERON İŞÇİLERİNİ” görüp biliyoruz.
“TEMİZLİK İŞÇİLERİ, GÜVENLİKÇİLER, SU, ELEKTRİK SAATLERİNE BAKAN, PARASINI TOPLAYANLAR” büyük KENTLERDE çok DEĞİŞİK işlerde çalışanlar hep TAŞERON HESABINA çalışıyorlar.
Hükümet emeklilik yaşını 65 yaptı. Ama devlet kurumları bile işi TAŞERON FİRMAYA verirken çalışanların genç olmasını genelde 50 yaşının altında olması şartı getiriyor.
TAŞERON, DEVLETTEN ALDIKLARI PARANIN büyük kısmını kendine, azını çalıştırdığı işçiye veriyor. Genelde işçiden kestiği vergileri VERGİ DAİRESİNE, yine işçiden kestiği sigorta primlerini bir kısmı hiç, bir kısmı zamanında yatırmıyor.
Anayasamıza göre, “devlet” ülkeyi yöneten hükümetler insanların refah içinde yaşamasını sağlamak, herkese, yaşına, cinsiyetine ve gücüne göre iş sağlamak, bütün çalışanlara insanca yaşayacak bir ücret, “dünya çalışma örgütü İLO kurallarına uygun” çalışma şartları ve iş güvencesi sağlamak zorundadır.
Anayasada çalışanlar lehine var olan hakların hiçbiri TAŞERONLUK SİSTEMİNDE yoktur.
TAŞERONLUK KALKMALIDIR.
DEVLET İÇİN İNSAN ÖNEMLİDİR. TAŞERONLUKTA ise insan değil kar önemlidir.
Aslında TAŞERONLUK kalkınca devlet daha karlı çıkar. Bunu hesaplamak hiç de zor değildir.
Örnek olarak;
Devlet hastanelerinde temizlik işi yapan TAŞERONU düşünelim. İhaleye giren TAŞERON FİRMA hastanelerin nerede olduğunu, kaç işçi çalıştıracağını, işçiye ödeyeceği ücreti, kullanacağı temizlik malzemelerini, araç gereci, ödeyeceği, sigorta primlerini, vergileri, kullanacağı araçtaki benzini, işçiye vereceği elbiseyi, velhasıl her şeyi kalem, kalem hesaplar. Bunun üstüne kendi kar payını da koyar. Şu kadar paraya bu işi yaparım der. Kar edemeyecekse işi almaz. İşi alınca firma yetkilileri işyerlerine bile gitmez. Bütün işlerini maaşlı adamları yapar.
Devlet TAŞERON uygulamasından vazgeçse, TAŞERONUN cebine attığı kar payını işçiye verebilir. Çalışandan kesilen sigorta primleri, vergiler zamanında ödenir.
TAŞERONLUK SİSTEMİ NEDEN GETİRİLDİ?
Sağ partiler iktidarlarda hep özelleştirmeleri savunmuşlardır. AKP de onlardan farklı değildir. 2002 seçimlerinde tek başına iktidar olunca 24 ocak 1970 ve IMF politikaları gereği “devletin neyi var, neyi yok” satmayı düşünüyordu. Ancak devletin bütün işyerlerinde memurların iş güvencesi, işçilerin SENDİKALARI vardı. Bu durumda özelleştirmeye çıkarsa özel sektör almazdı. İşveren ucuza işçi çalıştırmak isterdi.
12 eylül 1980 anayasası sendikaların ve emekçilerin birçok haklarını tırpanlamıştı ama, sendikalar var olduğu sürece ileride yine güçlenir, daha fazla ücret, sosyal haklar isteyebilirlerdi. İşte bu nedenle TAŞERONLUK ve 4 /C SİSTEMLERİNİ ve getirdi.
Kısa sürede görüldü ki, TAŞERONLUK ve 4 / C uygulaması kölelik sistemidir.
İnsan haklarına aykırıdır.
Kendimiz, çocuğumuz, torunumuz için 4 / C ve TAŞERONLUK SİSTEMİNE HAYIR.
Tüm çalışanlara, GREVLİ, TOPLU SÖZLEŞEMELİ SENDİKAL HAKLARA EVET.
Hangi parti 4 / C ve TAŞERONLUK SİSTEMİNİ KALDIRILACAĞIM diyorsa,
Tüm çalışanlara GREVLİ, TOPLU SÖZLEŞEMELİ SENDİKAL HAKLAR vereceğim diyorsa,
OYLARIMIZ O PARTİLERE OLMALIDIR. 25.03.2011 – İbrahim BAYTAK

DERBİ MESEL

“HIH” DİYENİN PARASI
Adam odun kesiyormuş.
Birisi gelmiş tam karşısında oturmuş.
Odun kesen bütün gün uğraşmış, emek sarf etmiş, ter dökmüş ve yorulmuş.
Karşıdaki adam da iş bitinceye kadar karşısında oturmuş, sesini çıkarmadan beklemiş.
İş bitince işveren “odunu kestiren” gelmiş, odun kesene parasını vermiş.
Baştan bu yana kenarda sessizce oturan kişi kalkmış, yanlarına gelmiş.
Bu paranın yarısı benim demiş.
Odunu kesen de, kestiren de şaşırmış.
Odunu bu kesti, sen ne parası istiyorsun? Diye sorduklarında,
O BALTAYI HER SALLADIĞINDA BEN DE “HIH” DEDİM.”
“Bu paranın yarısı benim” demiş.

KISSADAN HİSSE . Sizce de, DAYIBAŞI veya TAŞERONUN aldığı para ODUN KESENDEN, HIH diyenin istediği ve aldığı “HAK EDİLMEMİŞ” para değil midir?

Hiç yorum yok: