30 Ocak 2008 Çarşamba

DEVLET VE HUKUK

Anayasamızda Yasama, Yürütme ve yargı olarak KUVVETLER AYRILIĞI vardır. Amaç her kurumun görev ve sorumluluklarını özgürce ve tarafsızca yerine getirmesi içindir. Yoksa hepsi birbiri ile uyum içinde DEVLET yönetiminden, halkın refah ve düzeninden sorumlu kurumlardır. Her kurumun ve görev yapan en üst düzeyden en alt seviyeye kadar herkesin görev ve sorumlulukları Anayasa ve yasalarla belirlenmiştir. Hiçbir kişi veya kurum Anayasa ve yasalarda olmayan yetkiyi kullanamaz. Hükümetler mecliste ne kadar çoğunluğa sahip olurlarsa olsunlar Anayasaya uygun olmayan yasa çıkaramaz, bir uygulama yapamazlar. Yargı kararlarına uymak zorundadır.

Bursa’da kurulmak istenen nişasta fabrikasına ilişkin bazı işlemleri Bölge idare mahkemesi ve Danıştay iptal etmiş. Bakanlar kurulu 24.07.2002 yılında “prensip kararı” alarak şirketin devamına karar veriyor. Çevre bakanlığı buna göre çalışmaya izin verilmesini validen istiyor. Vali de buna uyup izin veriyor. Bunun üzerine vali hakkında “mahkeme kararlarına uymadı” diye suç duyurusu yapılıyor. İç İşleri Bakanı A. Kadir AKSU 7.11.2005 de “soruşturma açılmasına gerek yok” diyor. Bunun üzerine Yargıtay baş savcılığı Danıştay’a başvuruluyor. Danıştay oy birliği “Anayasaya göre yasama ve yürütme organları yargı kararlarına uymak zorundadır. söz konusu nişasta fabrikasının kurulmasına olanak tanıyan bakanlar kurulu prensip kararıyla, Başbakanlık ve Bakanlıkların yazıları kanunsuz emirdir. Bunlara dayanılarak, yargının kararlarının yerine getirilmemesinde valinin sorumluluğu vardır.” Diye karar veriyor. Şimdi Yargıtay baş savcılığı dava açılmasına gerek duyarsa Vali Yargıtay’ın ilgili dairesince yargılanacak.

Devlet memurları hangi görevde olursa olsun “yasalara uygun olmayan bir şeyi, amiri emir vermiş bile olsa yapamaz. Amir yapılması için ısrar ederse, yazılı emir ister. Amir yazılı emir verdiği taktirde o işi yapar, ancak bu durumu daha üst makama bildirmek zorundadır.” Bunu yapmazlarsa suç işlemiş olurlar ve yargılanıp mahkemeler tarafından cezalandırılırlar.

Başbakan, bakan ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları vardır. Üst düzey Devlet memurları da bazı dokunulmazlıklar verilmiştir. Üst düzey bir bürokratın hakkında ciddi bir şikayet olsa bile ilgili Bakan izin vermedikçe haklarında soruşturma bile açılamaz. Bir memur içinde ilçe veya il idare kurulu kararı ile yargılanma kararı çıkmadan dava açılamaz. Siyasi partiler, iktidara gelir gelmez önce üst düzey görev yapanları değiştirirler. Daha sonra isteklerini itirazsız yerine getirmeyenleri ve kendilerinden olmayanları görevden alıp yandaşlarını getirdiler. Kendilerinin göreve getirdikleri kişiler hakkında ne kadar yakınma, şikayet olursa olsun bir işlem yapmadılar, yargılanmalarına da izin vermediler. Çünkü onların kendi yaptıklarından ayrı iktidarın bir çok isteğini de yerine getirmişlerdir. Yapılanların ucu sonunda siyasetçilere dayanmaktadır. Fakat son yıllarda “demokratikleşme, Kopenhang kriterleri, AB uyum yasaları” gibi nedenlerle Anayasa ve yasalarımızda değişiklikler yapıldı. Bir çok konuda Hukuk yolları açıldı. Hatta AİHM ne başvurma hakkı doğdu. Milletvekilleri dokunulmazlıkları nedeniyle yargılanıp hapis cezası almasalar da haklarında para cezası verilebiliyor artık. Bakanlar bürokratlarına yargılanma izni vermeseler de idari mahkemeler kararıyla sağlanabiliyor.

İlçemizde, Ovacık’ da Altın madeninin kapanması içinde en üst mahkemelerin kararları var. Buna rağmen maden çalışıyor. Peki yargı kararlarına rağmen çalışmasına kim, nasıl ve neden izin verdi? Mahkeme kararına rağmen Altın madeninin çalışmasına izin verenler hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2004 yılında 10 kişiye 3 er bin euro toplam 30 bin euro tazminat ödenmesine karar veriyor. Bu cezayı izni veren eski Başbakan Mesut YILMAZ ve ilgili bakan ödüyor. AİHM şimdi de 315 kişiye 3 biner euro tazminat ödenmesine karar vermiş. Sırada 1479 dava varmış ve onlar için de ayni karar verilebilirmiş. Bu durumda tazminat toplam 4,5 milyon euro olacakmış. Üstelik dava açıp tazminat alacakların bir kısmı halen madende çalışıyormuş. Bu para cezalarını da izni verenler ödeyecek. Üstelik bütün Bergamalıların dava açıp tazminat isteme hakkı da varmış. Bu işsizlik ortamında hiç masraf ve emek sarf etmeden yaklaşık 6.000 YTL (6 milyar TL) almak isteyecek çok kişi çıkacaktır.

Bu kadar büyük tazminat parasını madenin çalışmasına izin veren kararın altında imzası olanlar nasıl ödeyecek? Borç çocuklarına ve torunlarına kalmaz mı? Fakat bundan sonra özellikle üst bürokratların siyasi iktidarların sözlü ve yazılı isteklerini gözü kapalı yapamayacakları, yaptıkları taktirde yargılanmaktan ve ceza almalarından onları kimsenin kurtaramayacağı görülüyor. Buda olumlu bir gelişmedir. 2006

Hiç yorum yok: