30 Ocak 2008 Çarşamba

HALKIN GÜCÜ

Biz, DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK, İNSAN HAKLARINI, sadece kendimiz için değil herkes için istiyoruz. Bizler demokrasiyi sizin gibi, sadece kendi istediklerimizi elde edinceye kadar araç olarak değil, sürekli gelişmek, ülkemizin ve tüm insanlığın refahı için savunuyoruz. LAİK, DEMOKRATİK ve CUMHURİYET ile yönetilen bir ülkede yaşamak isteyen bizler sandığınız gibi bir avuç insan değil, ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturuyoruz. Bizlerin az ve güçsüz görmekle yanılıyorsunuz.

Bizler çağdaş, ilerici, bilinçli vatandaşlarız. Küçükten kuran kurslarında kafaları hurafelerle doldurulan, Atatürk, laiklik ve demokrasi düşmanlığı ile yetiştirilen, her denileni yapan kişilerden değiliz. Dini inançlarından, iyi niyetlerinden, cehaletlerinden ve çaresizliklerinden yararlanarak kandırdığınız oylarını aldığınız kişilere benzemeyiz. Biz, yolsuzluklara bulaştığı, halkı kandırdığı, verdiği sözleri tutmadığı anlaşılan partilere, liderlere oy vermeyiz. Biz Laik, demokratik ve cumhuriyete bağlı kişiler kim olursa olsun hiçbir parti veya siyasetçinin arka bahçesi, neferi olmadık, olmayız.

Atatürk’ ün kurduğu Demokratik, Laik Cumhuriyetten memnun olmayan, bu düzen yerine din kurallarını egemen kılmak, ŞERİAT düzenini getirmek isteyenler hep oldu. Ancak yakın zamana kadar bu heveste olanların başarılı olacağına kimse ihtimal vermiyordu. Son yıllarda Demokratik, Laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkalaplarına bağlı olduğunu söyleyen siyasi partiler ülkeyi o kadar kötü yönettiler ki, ülkede YOLSUZLUK, YOKSULLUK VE İŞSİZLİK, ENFLASYON, HAYAT PAHALILIĞI o kadar yaygınlaştı ki vatandaş bütün siyasetçilere güvenini kaybetti. İşte bu sırada değiştiklerini, laikliğe, Atatürk ilke ve İnkalaplarına, demokrasiye bağlı olduklarını söyleyen kişiler ismini ADALET VE KALKINMA PARTİSİ olarak belirleyip kısaca “AK Parti” yani “temiz parti” okunacak şekilde tanıtan bir parti kurdular. Bu partiyi kuranlar, yönetimine gelenler, Anayasa mahkemesi tarafından defalarca LAİKLİK KARŞITI olduğu gerekçesi ile kapatılan Milli Görüş geleneğini savunan siyasi partilerin zihniyetinden geliyorlardı. Bilinçli laik demokrat seçmenlerin diğer siyasi partileri boykot ederek oy vermemesi, bir kısım çaresiz kişilerin bir defa deneyelim diye düşünmesi ve eski Milli Görüş geleneğine bağlı kesimin oylarını da alması ve seçim yasasının antidemokratikliği, yüksek barajların bulunması nedeni ile toplam seçmenin % 26 sı, geçerli oyların ise % 34 ünü alarak AK parti tek başına, hem de Anayasayı bile değiştirecek bir çoğunlukla iktidar oldu.

İktidara geldiğiniz 3,5 yıldan bu yana bütün yaptıklarınızdan sonra bizler, ülke geleceğinden kaygı duyuyoruz. Demokratik Laik Cumhuriyetin yıkılarak yenine dini esaslara dayalı bir düzen ŞERİAT düzeni kurulacağı kaygılarını taşıyoruz. Bu korku ve kaygıyı sadece biz değil, 40 yıl ülkemizde siyasi hayatta kalmış, 6 defa gidip 7 defa gelmiş, başbakanlık ve son olarak da cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişi. Olan Süleyman DEMİREL’ de taşıyor. Başbakanlığı döneminde seçim gezilerinde Kuran hediye edilen, her Cuma camiye giriş ve çıkışları TV ve basında yer alan ve bunu oy için kullanan kişi. Köylere okuldan önce cami, öğretmenden önce Kuran kursu hocası gönderilen bir iktidarın başı. ERBAKAN’ ın “bizim arka bahçemiz” dediği, şimdiki iktidarın üniversitelere, harp okullarına serbestçe girmesi için her yolu denediği İmam hatip okullarını açan ve yaygınlaştıran siyasi partinin lideri Süleyman DEMİREL’ de bizle ayni görüşte.

Bu ülkenin birlikteliğinin temeli ülkenin DEMOKRATİK LAİK BİR CUMHURİYET yönetimidir. Kimsenin bunu değiştirmeye gücü yetmez ve yetmeyecektir. 17 ve 18 mayıs 2006 günleri gösterilen tepkiler ülkedeki bu güçlerin çok azı idi. Eğer halkta Demokratik, Laik Cumhuriyetin tehlikede olduğuna inanç yerleşirse halk vekillerine verdiği yönetim yetkisini onların elinden almasını da bilecektir. Bu dipten gelen dalgayı kimse engelleyemeyecektir. 2006

Hiç yorum yok: