31 Ocak 2008 Perşembe

RAKİBİ NEDEN YOK?

Muhalefet partileri AKP nin yıprandığını, oy kaybettiğini, bir daha iktidar olamayacağını söyleseler de, yapılan anketlerde hala en büyük partinin ve iktidar adayının AKP olduğu sonucu çıkıyor. Acaba anket sonuçları doğru mu? Gerçekten erken veya zamanında yapılacak seçimlerde AKP yine iktidar olabilir mi? Neden AKP ye alternatif bir parti çıkamıyor? Muhalefet partileri oylarını neden arttıramıyor?

3,5 yıldır iktidarda olan AKP verdiği sözlerin bir çoğunu tutmadı, işsizliği, yolsuzlukları önleyemedi üstelik kendi partisinin mensupları hakkında bir çok yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı, dokunulmazlıkları kaldırmadı, değiştim dedi söyledikleri ve uygulamaları ile değişmedikleri görüldü, özelleştirmeler, çiftçilerin haykırışları, partisinden istifalar ve daha bir çok başka nedenlerle yıprandı ve oy kaybediyor. Ancak görünen o ki kaybettiği oylar muhalefet partilerine gitmiyor. Peki AKP den kaçan oylar nereye gidiyor? Anketlere inanmasak da çevremizde AKP ye oy vermiş ve bir daha vermeyiz diyenler ilk seçimde oylarını nereye vereceklerini kendileri bile bilmiyor. Görünen o ki, başta CHP oyları artmıyor, DYP ve MHP barajı ancak geçebiliyor. 2002 seçimlerinde kullanılmayan ve geçersiz oylar toplam seçmenin % 25 şi. Barajı aşamayan partilerin aldıkları oylarda birlikte seçmenin % 50 sinin oyu boşa gitmiş. AKP ye küsen seçmenin kendisine oy vereceğini sanan muhalefet partileri ise büyük bir yanılgı içinde.

İKTİDAR PARTİSİNİN YIPRANMASI MUHALEFET PARTİLERİNİ GÜÇLENDİRMEZ. MEMNUNSUZ SEÇMENİN OYLARINI ALABİLMEK İÇİN ONLARIN GÜVENİNİ KAZANMAK ZORUNDA.

Muhalefet partilerinin hiç biri halka güven veremezse AKP den kaçan seçmenin bir kısmı seçimlerde yine AKP ye oy verecek, büyük çoğunluk ise sandığa gitmeyecektir. Muhalefetin özellikle CHP liderinin en büyük yanılgısı TV ile daha fazla kişiye ulaşılabildiği, mitinglerin artık pek önemi olmadığı inancıdır. Belki TV ile çok daha fazla kişiye ulaşılabilir ama halk siyasetçiyi TV ekranında değil yanında görmek istiyor. Onun konuşmalarını dinlemek değil, ona içini dökmek, öfkesini boşaltmak istiyor. Eğer muhalefet partileri seçimlere kadar halkın güvenini kazanamazsa, kitleleri peşine takamazsa iktidar partisi oy kaybedecek ama muhalefet partilerinin de oyları artmayacaktır. Seçimlere katılım oranı belki de % 50 nin altında kalacak, sonuç çok daha antidemokratik olacaktır.

Seçmenin birlikte ve bilinçli davranması örgütlü olup olmadığına bağlıdır. Her ne kadar toplumun büyük kesimi sendika, meslek ve ziraat odalarında örgütlü görülse de bu örgütlenmeler kağıt üzerindedir. Ülkede gerçek ve etkili örgütlenme TÜSİAD, TOBB, GENÇ İŞ ADAMLARI adları altında işadamları tarafından yapılmakta. İktidar, muhalefet bütün partiler üzerinde etkili olmakta, istekleri çoğu zaman yapılmaktadır.

Halbuki milyonlarca insanı çatıları altında barındıran sendika, meslek odaları ve ziraat odaları iktidar veya muhalefet hiçbir parti üzerinde ağırlığını hissettirememektedir. Üyelerinin sayısal gücünü kullanıp siyasette, partilerin yönetiminde söz sahibi olamamaktadır. Bu örgüt yöneticileri üyeleri ile birlik ve beraberlik içinde olup oy ve eylem gücünü demokratik yollarla kullanıp siyasi partileri etkileyememektedir.

Bunun yerine bir çok örgüt yöneticisi bu gücü kendi çıkarları için kullanmaktadır. Üstelik meslek örgütlerinin başında yıllardır ayni kişiler oturmakta, geçim, işsizlik, ürününü satamama gibi tabanındaki üyesinin sorunlarını kendisi yaşamamaktadır. Çoğu varlıklıdır. Bir çoğu hakkında yolsuzluk iddiaları ileri sürülmektedir. Böyle olunca tabandaki üyeler örgütlerinin yöneticilerine güvenmemektedir.

Demokratik bir hak olduğu halde ülkemizde, özellikle çiftçi ve esnaf örgütlü mücadeleye alışkın değildir. Alanlara çıkıp miting ve yürüyüş yaparak isteklerini haykırdığında DEVLETE KARŞI GELME düşüncesini kafasından atamamaktadır. Sadece bir kez eylem yapıp her sorununun çözüleceğini düşünen ve bu olmayınca umutsuzluğa kapılan kesimler çaresiz, ne yapacağını bilememektedir.

Sendikalı işçiler iyi ücret, daha iyi çalışma koşulları olduğundan hiçbir şeyle ilgilenmemektedir. Bana dokunmayan bin yaşasın düşüncesi yaygınlaşmıştır. Kanları pahasına, açlık, dayak, hapisleri göze alarak yıllarca süren mücadeleler sonucu elde edilen sendikal haklara bile sahip çıkmak için parmaklarını kıpırdatmamaktadırlar.

Milyonlarca sigortasız ve sendikasız düşük ücretle çalışanlar ise örgütsüzdür. Sendikalar bu işçileri örgütlemek yerine sendikal hakları var olan, her geçen gün sayıları azalan sendikalı işçileri paylaşma kavgası yapmaktadır. Özelleştirme, taşeronlaştırma, sözleşmeli hale getirme yoluyla her gün sendikalı işçi sayısı azalmaktadır.

Her şeyi göze alarak haksızlıklara karşı eylem yapan SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ (STÖ) üyesi eli öpülesi bir avuç kişiye bırakın destek vermeyi sahip dahi çıkılmamaktadır. Sol ve sosyal demokrat partiler nerede dert varsa orada halkla birlikte mücadele etmek, bunun mücadelesini yapan STÖ lerine destek vereceğine bir çok kez tamamen duyarsız kalmaktadır.

Siyasi partilerden ve örgütlerinden destek göremeyen halk kitleleri çaresizdir. Seçimlerde kendine göre çözüm olarak tepki oyları vermekte seçim sisteminin de demokratik olmaması nedeniyle seçimler sonunda kimsenin memnun olunmadığı sonuçlar doğmaktadır.

Erken veya zamanında yapılacak seçimlerde de sonuç değişmeyecektir. Özellikle siyasi partiler ve seçim yasası değişmeden yapılacak seçimlerin hemen ertesi günü 5 yıl sonra yapılacak seçimlere umut bağlanacaktır. 2006

Hiç yorum yok: