14 Şubat 2008 Perşembe

YAĞMUR DUASI

Bilim insanları yıllardır uyarıyor. Dünyayı çok fazla kirletiyoruz. Ormanları kesiyoruz, tarla açmak için yakıyoruz, dikkatsizlikten dolayı yangın çıkmasına neden oluyoruz. Ormanlar azaldıkça yağmurlar daha az yağıyor. Yer altı ve yerüstü tatlı su kaynakları azalıyor.

Sanayileşme sonucu fabrikaların zehirli atıkları dere, çay ve nehirlere, yer altı sularına karışıyor suları zehirliyor. Fabrika bacalarından çıkan zehirli dumanlar atmosferi kirletiyor. Ozon tabakası deliniyor. Güneşin ısısı dünyaya geliyor ama atmosfer zehirli gazlarla kirlenmesi nedeniyle sıcaklık atmosfer dışına çıkamıyor. Dünyanın ısısı her yıl artıyor.

Dünya ısısı arttıkça kutuplardaki buzullar eriyor, denizler yükseliyor. Denizler yükselince birçok ada sulara gömülüyor. Bir çok kıtada sahil kasabaları sular altında kalıyor. Soğuk sularda yaşayan bir çok deniz canlısı ölüyor. Doğanın dengesi bozuluyor.

Dünyada ısı artınca yer üstü su kaynakları buharlaşma yoluyla, yağışlar az olduğu için de yer altı tatlı su kaynakları azalıyor. Kuraklık artıyor. Topraklar çölleşiyor. Doğal yaşamını sürdüren ve dünyanın doğal dengesine katkısı olan hayvanlar yok oluyor. Ormanlar kuraklık nedeniyle yok oluyor. Ürün yetiştirilemiyor. Su ve yiyecek kıtlığı yaşanıyor. İnsanlar susuzluk ve yeteri gıda olmadığından yaşamlarını yitiriyor.

Bütün bunlar bilindiği halde dünyayı ve atmosferi en çok kirleten sanayisi gelişmiş ülkeler başta ABD buna duyarsız kalıyor. Alınması gereken tedbirleri içeren anlaşmayı imzalamıyor.

Bilim insanlarının açıkladığına göre en çok kuraklık ve susuzluk tehlikesi çekecek ülkelerden biri ülkemiz Türkiye. Yıllardır görüldü ki, ülkemizin bazı yörelerinde kuraklık çekilirken, bazı bölgelerinde aşırı yağış ve seller oluyor.

Bilimsel araştırma ve uyarıları dikkate alan bazı yerel yöneticiler önlem olarak susuzluğu önlemek için barajlar yapıyor, ağaçlandırmaya önem veriyor, ağaç kesilmesine karşı duruyor. Eskiden devlet ormanları vatandaştan korurken şimdi vatandaş ormanlara kendi sahip çıkıyor. Ülkeyi yöneten bazı merkezi ve yerel yöneticiler ormanların yok olmaması için yeterli önlemleri almıyorlar. Yerleşim yeri açılması için ormanların yok olmasına izin veriliyor. Sanayi tesisleri kurulacak diye binlerce, milyonlarca ağaç kesimine izin veriliyor. Yanarak yok olan orman alanlarının yaslara göre yasak olmasına rağmen yerleşim yeri veya fabrika yapılması için izin veriyorlar. Su kaynakları yakınlarına fabrikalar veya yerleşim alanı kurulmasına izin verilip dere, çay ve nehirlerin hatta yer altı sularının kirlenmesine izin veriliyor. Fabrikaların derelere veya toprak altına akıttığı zehirli atıkları suları kirletiyor, bacasından çıkan zehirli gazlar havayı ve atmosferi kirletiyor. Buna karşı çıkanlar suçlanıyor “siz sanayileşmeye karşısınız. Atık tesisi kurmak, bacalara filtre kurmak ne kadar pahalı biliyor musun? Fabrika kapansa, yüzlerce binlerce işsiz kalsa daha mı iyi?” diyorlar ve bunları söyleyen kişileri vatan haini ilan ediliyor, göz altına alınıyor tutuklanıyor, yargılanıyorlar.

Ama şimdi İstanbul için Melen çayından, Ankara için Kızıl ırmaktan su getirmek istediklerinde bu çay ve nehrin sularının fabrikaların zehirli atıkları nedeniyle kullanılamayacağı açığa çıkıyor.

Şimdi yangın bacayı sardı. Ülkemizde susuzluk yaşanıyor. Bazı belediyeler az çok bu tehlikeyi gördükleri için yeni barajlar yapmışlar ve kentlerinin, insanlarının susuz kalmasını engellemişler. Ama başkent Ankara ve bazı kentlerde bütün paralar yollara, gösterişe, reklama yatırılmış önlemler alınmamış. Şimdi bu kentler susuz. Hastalıkların baş göstermesinden korkuluyor.

Peki yetkililer ne diyor? “BU ALLAH’ IN İŞİ, YAĞMUR DUASINA ÇIKALIM.” Başbakan dahil bir çok kişi mübarek Cuma günü yağmur duasına çıkıyor. Yağmur duası toplu halde yapılıyor ki, herkesin duası kabul olmayabilir, katılanlardan biri Allah’ın sevgili bir kulu, dinine, diyanetine bağlı, hiçbir başka amaç gütmeden gerçek iman ve inanç sahibi kişilerin olabilir onun duasının kabul edilebilir. Ayrıca bundan başka yağmur duasına küçük çocuklarda götürülüyor, çünkü çocuklar sübyandır, günahsızdır. Bu nedenle bu masum, günahsız çocukların duası Allah indinde kabul edilmesi daha fazla mümkün.

Yıllar önceden bilim insanlarının yaptıkları bütün uyarılarına duyarsız kalan yöneticiler insanlara bu “Allah’ın taktiri” diyorlar.

Sorunlarımız Allah’a dua edilerek çözülecekse onları neden seçtik? Bizi yönetenlerin görevi sorumlulukları ne? 12.08.2007 - İbrahim BAYTAK - BERGAMA

Hiç yorum yok: