16 Mayıs 2011 Pazartesi

KARIN DOYURMAK, BESLENMEK

KARIN DOYURMAK, BESLENMEK
İnsana ilk öncelikli görev onu yaşatmaktır. Yaşaması için su, ve karnını doyuracak gıdaya ihtiyacı vardır. Sonra başını sokacak bir evi olması gerekir.
İnsanlar karnını ne ile doyuracaktır? Nasıl bir konutta oturacaktır?
Geliri az olan insanların karın doyurması büyük oranda “EKMEK” iledir. İnsan “EKMEK ve SU” ile yaşamını devam ettirebilir. Muhakkak arada makarna, pirinç, bulgur, patates, fasulye en ucuz gıdaları, yetiştiği ve ucuz olduğu aylarda sebze, meyve, bazen peynir, süt yumurta, zeytinde yenir. Ancak bu gıdalar düzenli değil bulunduğunda yenir. Dar gelirlinin en ağırlıklı gıdası “EKMEKTİR.” Ekmeğin yanında yenen her şey “KATIKTIR:”
Ama insanın karın doyurması değil beslenmesi gerekir.
İnsanların sağlıklı yaşayabilmesi için sadece karın doyurmaya değil beslenmeye, hem de “SAĞLIKLI BESLENMEYE” ihtiyacı vardır. Eğer bazı gıdalar alınmazsa insan bünyesi, vücudu savunmasız kalır.
Peki “BESLENME, SAĞLIKLI BESLENME” nasıl olur?
Beslenme daha anne karnında iken başlamalıdır. Anne doğumdan önce ve sonra iyi beslenmelidir. İyi beslenemeyen annelerin bebeğe verecek sütleri hem az, hem de besleyici olmadığı halk arasında bile bilinir.
Çocukların zeka, beyin gelişiminin % 70 – 80 i anne karnından çocuk 7 yaşına gelinceye kadar şekillendiği artık bilinmektedir. Yapılan bütün araştırmalar gelir düzeyi düşük ailelerde yetersiz beslenen çocukların zekalarının “iyi beslenen çocuklara göre” da düşük olduğu ve bunun ileride telafi edilemediği anlaşılmıştır.
Bu nedenle çocukların “KARNININ DOYMASI DEĞİL” iyi beslenmesi gerekmektedir.
Beslenmede, özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklar açısından en önemli ilk besin PROTEİNLERDİR. Protein kaynakları, “et ve et ürünleri, yumurta, süt ürünleri (peynir, yoğurt v.b.), baklagiller, tahıl ürünleridir.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere;
İnsanın “anne karnından itibaren” büyümesi, gelişmesi için bazı besinlerin alınması şarttır. Sağlıklı gelişme, büyüme ve özellikle zeka gelişimi için dengeli beslenme şarttır.
Eğer iyi beslenemezsek büyükler de, çocuklar da vücudu hastalıklara dayanıklı, dirençli olmadığından kolayca hasta olur, tedavide hastalıkları kolay atlatamazlar.
İnsanlar “SAĞLIKLI BESLENMEK” için parayı nereden bulacaktır?
Demokratik toplumlarda bu görev “DEVLETE” verilmiştir.
Peki devlet kimdir?
Devlet ülke yönetiminde görev alan herkestir.
En başta milletin vekillerinden oluşan meclis, ve onun çoğunluğuna dayanan “HÜKÜMET” Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlardır.
Onların göreve getirdiği, müsteşarlar, genel müdürler, vali, kaymakam, ve devlette en küçüğünden en büyüğüne kadar görev yapan devlet memurlarıdır.
Belediye başkanları, belediye ve il genel meclisi üyeleridir.
Yargıdır. Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, yerel mahkemelerde görev yapan yargıç ve savcılardır.
TRT genel müdürü ve çalışanlarıdır. Bağımsız, özerk kurumların başkan ve yöneticileridir.
Kısaca vatandaştan toplanan vergilerden maaşını alan, görevi vatandaşa hizmet etmek olan herkes devleti temsil eder.
Devlet adına çalışan bu kişilerin hepsinin yetki, görev ve sorumlulukları, uymak zorunda oldukları kurallar “ANAYASA ve YASALARDA” belirtilir. Kimse anayasa ve yasalarda belirtilmeyen yetkileri kullanamaz. Kullanırsa suç işler.
DEVLET makinesinin en tepesinde “tarafsız” bir cumhurbaşkanı vardır. Görevi devletin bütün kurumlarının uyum içinde çalışmasını sağlamak, aksaklıklar varsa bunları tespit edip başta başbakan olmak üzere kurumları uyarmaktır.
Ülkeyi yöneten hükümettir. Başbakan hükümetin başı olarak ülkenin ve insanların refah içinde yaşamasını, adaleti sağlaması görevidir.
Bunun için yeni yasalara ihtiyaç varsa hükümet yeni yasa tasarılılarını hazırlar ve meclise getirir, meclis görüşür, tartışır aynen veya değiştirerek kabul eder.
Bütün anayasalarda “Devletin yani ülkeyi yöneten hükümetlerin” temel amaç ve görevi;
Herkese, yaşına, cinsiyetine ve gücüne göre iş sağlamaktır.
Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanları özel olarak korumaktır.
Bütün çalışanlara dinlenme, ücretli hafta ve bayram tatili ile yıllık izin hakkını sağlamaktır.
Emeği karşılığı insanca yaşayabileceği yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri almaktır.
Her geçen gün çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almaktır.
Herkesin, sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlamaktır.
Herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamaktır.
Herkesin konut sahibi olmasını sağlamaktır.
Herkesin eğitim hakkından adil ve eşit şekilde yararlanmasını sağlamaktır.
Bütün bunlardan başka;
Çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, işsizleri korumak, işsizliği önlemek için ekonomik tedbirleri almak, çalışma barışını sağlamaktır. Herkes, sosyal güvenlik hakkına sağlamaktır. Şehit, gazilere onların dul ve yetimlerini korumaktır. Sakat, yaşlı ve özürlülerin korunması, toplum hayatına uyum sağlaması için tedbirleri almaktır.
Vatandaş olarak bizler anayasa ve yasalarda var olan bu haklarımızı başta hükümet ve devleti yönetenlerden istemeliyiz.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri hepsi bizim oylarımızla o görevlere gelmektedirler. Onlara “neden yapmadın” diye sormalıyız.
Eğer görevde iken bu hesabı soramıyor, sormamıza izin vermiyorlarsa tek silahımız “OY” ile sandıkta hesap sormalıyız.
Eğer bunu da yapmıyor, yapamıyorsak, yine bu kişilere oy veriyorsak,
Bu bozuk düzen aynen devam edecektir.
Sırtını iktidara, devleti yönetenlere dayamış bir avuç insan ülkenin hatta dünyanın bütün zenginliklerinden yararlanacak etrafı yüksek duvarlarla çevrili, korumaların beklediği, havuzlu, tam konforlu villalarda, lüks bir yaşam içinde, kuş sütü dahil her türlü dünya nimeti ile beslenirken, bir ayakları ülkede, bir ayakları dünyanın en uzak ülkelerinde gezerken, çocuklarını en iyi okullarda okutup, yurt dışına ihtisasa gönderip devletin en üst kademelerinde görev almalarını sağlarken, kısaca söylemek gerekirse dünyada “CENNETE GİBİ” yaşarken,
Biz milyonlarca işsiz, yoksul, dar gelirli, yeşil kart, yıllın belli zamanlarında makarna, pirinç, kuru fasulyeden oluşan gıda torbaları, soğuktan üşümeyelim diye kalitesiz kömürleri almak için devlet kapısında yalvarmaya devam ederiz.
Bu durumda bütün suç kimdedir? 13.03.2011

Hiç yorum yok: